Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Cumhuriyet'in İlanı Gecesi: Falih Rıfkı Atay'ın Gözünden Tarihi Anlar

29 Ekim 1923, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği tarihtir. Ancak o gece Meclis salonunda yaşananları, tarihi kaynaklardan okumak ile bir görgü tanığından dinlemek arasında büyük fark vardır. Mustafa Kemal'in yakın çevresinde yer alan ünlü gazeteci ve yazar Falih Rıfkı Atay, cumhuriyetin ilan anını "bir kader yıldırımı" olarak tanımlar ve o gecenin atmosferini tüm çarpıcılığıyla aktarır.

Meclis'te Yaşanan Tarihi Anlar

Falih Rıfkı Atay'ın anılarında, cumhuriyetin ilan edildiği gece Meclis'te yaşanan sahneler sanki bir film karesi gibi canlanır. Yanında oturan Hazım Bey'in tepkisi, o dönemin ruh halini özetler niteliktedir.

Hazım Bey, Osmanlı döneminin aydın valilerinden biri olarak Fransızca yazan, Mütareke döneminde Falih Rıfkı ile birlikte hapis yatmış bir devlet adamıdır. Ancak cumhuriyetin ilan edildiği o gece, her madde okunurken elini kaldırırken bir yandan da "Aman Allah!" diye inlemektedir.

"Min-Külli Vücuh" Diyen Bir Neslin Sonu

Falih Rıfkı'nın sorusu üzerine Hazım Bey'in verdiği yanıt çok anlamlıdır: "Min-külli vücuh yavrum, min-külli vücuh..." (Her cihetle, her yönden...) Bu sözler, eski düzenin temsilcilerinin yaşadığı derin endişeyi ve değişimin büyüklüğünü gösterir.

Atay'ın ifadesiyle, cumhuriyetten önce bir umut vardı: Halife yeniden padişah olabilirdi. Hocalar, gericiler ve gelenekçiler bu umuda sıkı sıkıya sarılmışlardı. Mustafa Kemal'in zayıflayabileceği, iç kargaşalıklar çıkabileceği, hatta ölüm ihtimali üzerine hesaplar yapılıyordu.

Refet Paşa Olayı ve Atatürk'ün Tedbiri

İstanbul'a Ankara temsilcisi olarak giden Refet Paşa'nın Halife'ye yakınlaşması ve ona at hediye etmesi, durumun ne kadar hassas olduğunu gösteriyordu. Halife'nin bu atla gösterişli bir şekilde Cuma namazına gitmesi, eski düzen özlemcilerine umut veriyordu.

Mustafa Kemal, bu gelişmeleri yakından takip ediyordu. Falih Rıfkı'nın aktardığına göre, cumhuriyetin ilanından bir gün önce Meclis'teki başkanlık odasında Yunus Nadi ile birlikte Atatürk'ün yanındaydılar.

"En Kuvvetli Zamanımız Bugündür!"

Yunus Nadi, cumhuriyetin ilanını "en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız" dediğinde, Mustafa Kemal'in tepkisi net ve kararlıdır. Yumruğunu masaya vurarak "En kuvvetli zamanımız bugündür!" diye cevap verir.

Bu sözler tesadüfi değildir. Zafer henüz taze, Dumlupınar'ın ateşi hala sıcaktır. Mustafa Kemal rakipsizdir ve tam da bu yüzden adım atmanın zamanıdır. Çünkü tarihin sunduğu fırsatlar kaçırıldığında bir daha gelmeyebilir.

"Herkesin Ağzından Birer Diş Sökülür Gibi..."

Falih Rıfkı Atay'ın son cümlesi belki de en çarpıcı olanıdır: "Herkesin ağzından birer diş sökülür gibi, acı ile söküldü gitti."

Bu ifade, cumhuriyetin ilanının ne kadar radikal bir değişim olduğunu ve eski düzen mensuplarının bu değişimi ne kadar zorla kabul ettiğini gösterir. Yüzyıllardır süregelen bir sistemin sonu gelmiş, yeni bir çağ başlamıştır.

Cumhuriyetin Anlamı

Falih Rıfkı Atay'ın bu anıları, cumhuriyetin sadece bir yönetim şekli değişikliği olmadığını gösterir. O gece yaşananlar, bir dünya görüşünün sonu ve yeni bir dünya görüşünün başlangıcıdır.

Mustafa Kemal'in zamanlamadaki isabeti, tarih boyunca övülen bir stratejik başarı olarak kayıtlara geçmiştir. "En kuvvetli zamanımız bugündür" sözü, sadece o gün için değil, tüm zamanlar için geçerli bir liderlik ilkesi olmuştur.

Bugün 29 Ekim'i kutlarken, o gecenin Meclis'indeki atmosferi, Hazım Bey'in "Aman Allah!" çığlıklarını ve Mustafa Kemal'in kararlı yumruk vuruşunu hatırlamak, cumhuriyetin kazanılmış bir armağan değil, büyük bir mücadelenin ürünü olduğunu anlamamızı sağlar.


Bu yazı, Falih Rıfkı Atay'ın "29 Ekim" başlıklı yazısından (Dünya, 27 Ekim 1968) esinlenerek hazırlanmıştır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar