Atatürk'ün Muhalefet Arayışı
Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük kaygılarından biri, ülkede sağlıklı işleyen bir demokrasi kültürünün yerleşmesiydi. Tek partili sistemin uzun vadede doğru bir yönetim modeli olmadığını bilen Atatürk, çağdaş demokrasinin gereği olarak güçlü bir muhalefet partisinin varlığını zorunlu görüyordu.
1920'lerin sonlarında Türkiye'de ekonomik sıkıntılar artmış, halkın bir kesiminde iktidar partisine karşı hoşnutsuzluk baş göstermişti. 1929 dünya ekonomik buhranının etkileri ülkede hissedilmeye başlamış, ağırlaşan vergiler rahatsızlık yaratmıştı. Atatürk, durumu yerinde görmek ve halkın nabzını yoklamak için ülkeyi gezmeye karar verdi.
Sofrada Çıkan Şaşırtıcı Açıklama
Ülke turları sırasında Atatürk hemen herkesle görüşüyor, fikirlerini alıyor, demokrasiyi nasıl daha işler hale getirebileceğini düşünüyordu. Tek amacı, Türkiye'yi parçalanmadan, demokratik bir biçimde çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmaktı.
Hatta kulaktan kulağa, Atatürk'ün cumhurbaşkanlığından çekilip Cumhuriyet Halk Partisi'nin başına geçeceği bile konuşuluyordu. Bu dedikodu boş bir söylenti değildi. Atatürk, anayasa hazırlanırken bile yetkilerini bilinçli olarak kısıtlamış ve şöyle demişti:
"Siz bana bakmayın. Beni nazara almayın. Olaylar beni ordu ile, siyasetle, idareyle, her şeyle karıştırdı. Bu bir devrimdi. Siz benden sonra gelebilecek herhangi bir adamın muhtemel karakterini göz önünde bulundurmalısınız."
Bir akşam sofrada oturanları şaşırtan bir açıklama yaptı:
"Cumhurbaşkanlığından çekileceğim. Yerime Nuri Bey'i (Conker) aday göstereceğim."
Nuri Conker Kimdi?
Nuri Conker, Atatürk'ün çocukluk arkadaşıydı ve ona "Kemal" diyerek hitap edebilen tek kişiydi. Selanik'te başlayan dostlukları, Harbiye Mektebi, Harp Akademisi'nden Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'na kadar her cephede devam etmişti.
Atatürk, Conkbayırı Muharebesi'ndeki kahramanlıkları nedeniyle ona "Conker" soyadını bizzat vermişti. Çankaya'nın silahşorları olarak bilinen üçlünün (Salih Bozok, Kılıç Ali ve Nuri Conker) içinde Atatürk'ün en samimi olduğu isim Nuri Conker'di.
Atatürk'ün sofradaki açıklamasına göre Nuri Bey; "boylu boslu, kelli felli, yabancı dil bilen" bir arkadaştı ve mükemmel bir cumhurbaşkanı olabilirdi. Atatürk'ün amacı açıktı: Sağlığında millete, kendisinden başka birinin de cumhurbaşkanı olabileceğini göstermek istiyordu.
Nuri Conker'in Cevabı
Zaten zaman zaman cumhurbaşkanı olmak istediğini dile getiren Nuri Conker, bu açıklamaya hemen karşılık verdi:
"Paşam, hem bu görevi yaparım hem de sizin aldığınız maaşın yarısına yaparım, devlet de kazanır!"
Bu espriyle dolu cevap, Nuri Conker'in karakterini ve Atatürk'le arasındaki samimiyeti gösteriyordu. Ancak bu sohbetin ardında daha derin bir gerçek vardı.
Serbest Cumhuriyet Fırkası Denemesi
Atatürk, 1930 yılında çok partili demokrasiye geçiş için yakın arkadaşı Fethi Okyar'dan bir muhalefet partisi kurmasını istedi. 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
Nuri Conker bu yeni partinin Genel Sekreterliğini üstlendi. Atatürk'ün güvendiği isimler arasında kız kardeşi Makbule Hanım, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu ve ileride başbakan olacak Adnan Menderes de partiye katıldı.
Ancak bu demokratikleşme denemesi beklendiği gibi gitmedi. İzmir'deki mitinglerde partiye beklenmedik bir halk desteği geldi ve bu durum endişe yarattı. 17 Kasım 1930'da parti, kurucusu Fethi Okyar tarafından feshedildi.
Demokrasiye Giden Zorlu Yol
Atatürk'ün cumhurbaşkanlığından çekilme fikri, aslında onun demokrasi tutkusunun ne kadar derin olduğunu gösteriyordu. Kişisel iktidardan ziyade, kurumsal bir devlet yapısı ve işler bir demokrasi sistemi kurma arzusu, tüm kararlarının merkezindeydi.
Ne yazık ki dönemin şartları, çok partili hayata geçiş için henüz olgunlaşmamıştı. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra Atatürk, ölümüne kadar bir daha çok partili sisteme geçiş denemesi yapmadı.
Nuri Conker'in Sonu ve Atatürk'ün Acısı
Nuri Conker, 11 Ocak 1937 gecesi Ankara'daki evinde kalp krizinden vefat etti. Atatürk, can dostu Nuri Conker'in ölümünden derin acı duydu. Afet İnan'a yazdığı mektupta, "Hatay üzüntüsüne Conker'in ölümü acısı karıştı; bu acının açtığı yaranın derinliğini tahmin edersin" diyerek duygularını ifade etti.
Nuri Conker'in ölümünden sadece bir yıl sonra, 10 Kasım 1938'de Atatürk de aramızdan ayrılacaktı.
Sonuç: Demokrasi İdeali
Atatürk'ün "Cumhurbaşkanlığından çekileceğim" sözleri, belki hiç gerçekleşmedi. Ancak bu söz, onun devlet adamlığının en önemli özelliklerinden birini ortaya koyuyordu: Kişisel iktidardan çok, kurumsal demokrasiyi önemsemek.
Nuri Conker gibi güvendiği arkadaşlarını cumhurbaşkanlığı için düşünebilmesi, Atatürk'ün ne kadar özgüveni olan ve ülkesinin geleceğini kendi şahsından önemli gören bir lider olduğunu gösteriyordu.
Bugün Türkiye'de yaşanan demokratik sistem, belki o yıllardaki denemelerle atılan tohumların ürünüdür. Atatürk'ün demokrasi idealinin gerçekleşmesi yıllar aldı, ama o ideal hiç unutulmadı.
Kaynak: Yaşar Gürsoy, "Atatürk ve Can Yoldaşı Nuri Conker", Alfa Yayınları
Anahtar Kelimeler: Atatürk, Nuri Conker, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Türk demokrasi tarihi, Cumhurbaşkanlığı, çok partili sistem, Fethi Okyar, Türkiye Cumhuriyeti tarihi

0 Yorumlar