Giriş: Çanakkale'de Başlayan Efsane
19 Şubat 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı'nda başlayan Gelibolu Savaşları, I. Dünya Savaşı'nın en önemli kara muharebelerinden biri olarak tarihe yazıldı. İtilaf Devletleri'nin büyük umutlarla başlattığı bu operasyon, Türk askerinin kahramanca direniş göstermesiyle başarısızlıkla sonuçlandı. Bu muharebe, sadece askeri açıdan değil, aynı zamanda stratejik ve siyasi bakımdan da uluslararası ilişkileri derinden etkiledi.
I. Dünya Savaşı Bağlamında Gelibolu: Stratejik Hedefler
İtilaf Devletleri'nin Amacı
Gelibolu Savaşları, İngiltere ve Fransa tarafından başlatılan geniş kapsamlı bir askeri operasyonun parçasıydı. İtilaf Devletleri'nin bu saldırının temel amaçları çok açıktı:
Birincisi, Çanakkale Boğazı'nı kontrol altına alarak İstanbul'u işgal etmekti. Başkentin düşmesi demek, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaştan çekilmesini ve ülkenin fiili olarak parçalanmasını anlamına gelecekti. İkincisi, Rusya'ya Karadeniz üzerinden güvenli bir deniz ticaret ve ulaşım yolu açmaktı. Üçüncüsü ise, Almanya'nın önemli bir müttefikini ortadan kaldırarak savaşın seyrini değiştirmekti.
Bu hedefler, stratejik olarak çok makul görünüyordu. Ancak Türk askerinin direnmesi, İtilaf Devletleri'nin bu planlarını akamete uğratacaktı.
Şubat-Mart 1915: Donanma Saldırıları ve İlk Başarısızlıklar
Denizden Yürütülen İlk Operasyonlar
19 Şubat 1915'te başlayan denizden saldırılar, İtilaf donanmasının Çanakkale'ye girmeye çalışması şeklindeydi. İngiltere, Fransa ve diğer müttefik güçler, modern savaş gemileriyle Türk sahil topçu bataryalarını susturmayı ve boğazı geçmeyi planlamışlardı.
Ancak bu harita üzerinde kolay görünen operasyon, pratikte çok daha zor oldu. Türk topçu birliklerinin cesur direnişi, stratejik konumlara yerleştirilen bataryalar, ve özellikle Osmanlı mühendislerinin boğazın girişine döşediği mayın hatları, müttefik donanmasını ciddi kayıplar yaşamaya zorladı.
Şubat ayındaki ilk girişimler, Türk bataryalarının yoğun ateşi altında geriye çekilmek zorunda kaldı. Müttefik gemileri, öngörülenden çok daha fazla hasar aldı. Bazı gemiler batırıldı, bazıları ağır şekilde yaralandı. Bu ilk başarısızlıklar, İtilaf komutanlarına bir mesaj verdi: Çanakkale Boğazı'nı sadece denizden kontrol etmek mümkün olmayacaktı.
Kara Harekâtına Geçiş: Amfibik Operasyon Planı
İngiltere ve Fransa'nın Yeni Stratejisi
Denizden yapılan saldırıların başarısız olması üzerine, İngiltere ve Fransa'nın yüksek komutanlıkları yeni bir strateji geliştirdi. Gelibolu Yarımadası'nın kara güçleriyle işgal edilmesi gerekiyordu. Bu karar, I. Dünya Savaşı'nda daha sonra yapılacak birçok amfibik operasyonun öncüsü olacaktı.
Amfibik harekât konsepti, o dönemde yeni ve deneyimsiz bir taktikti. Askerleri denizden çıkartarak kara savaşının başlatılması, hem deniz hem de kara güçlerinin mükemmel koordinasyonunu gerektiriyordu. Bunu başarmak için, İngiltere ve Fransa, Orta Doğu'dan ve başka bölgelerden asker toplayarak bir güçlü istikşaf hazırladılar.
Esat Paşa Komutasındaki Türk Savunması
Osmanlı Ordusunun Hazırlıkları
Türk tarafında da büyük hazırlıklar yapılmıştı. Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu, Arıburnu ve Kemalyeri gibi stratejik noktalara konumlanarak boğazın savunmasını üstlenmişti. Türk askerlerinin birçoğu çok deneyimliydi, ancak sayıları müttefik güçlere kıyasla oldukça azdı.
Esat Paşa ve diğer Türk komutanları, coğrafi avantajdan yararlanarak güçlü bir savunma hattı oluşturmuşlardı. Yüksek tepeler, dar boğazlar ve dik yamaçlar, müttefik kuvvetlerinin ilerlemesini ağırlaştıracak doğal engeller sağlıyordu.
Gelibolu Savaşları'nın Seyri: Uzun ve Kan Döken Bir Muharebe
Nisan-Aralık 1915: Kitlesel Çarpışmalar
Amfibik harekât, Nisan 1915'te başladı ve yaklaşık dokuz ay boyunca devam etti. Her iki taraf da muazzam kayıplar yaşadı. İtilaf kuvvetleri, Gallipoli olarak da bilinen bu yarımadada birden fazla çıkartma yaparak çeşitli cephelerde savaştı. Anzak Ordusu (Avustralya ve Yeni Zelanda), Ingiliz kuvvetleri, Fransız askerleri ve diğer müttefikler, Türk askerinin direnmesiyle karşı karşıya kaldılar.
Türk savunması, her geçen gün daha da güçleniyordu. Türk askerlerinin kahramanlığı, yalnızca Çanakkale'de değil, tüm İtilaf ordularında yankı uyandırmıştı. Karşılıklı saldırılar ve karşı-saldırılar, şiddetli topçu bombardımanları, ve el-to-el yakın dövüş, bu muharebe alanını kan ve çamurun içinde batan bir cehenneme çevirdi.
Osmanlı İmparatorluğu için Gelibolu'nun Anlamı
Askeri ve Politik Zafer
Gelibolu Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu için asker açıdan olduğu kadar siyasi açıdan da bir zaferydi. Muharebe, imparatorluğun son dönemindeki direniş gücünü göstermişti. Türk askeri, superior teknoloji ve sayıda olan bir düşmana karşı, stratejik zekanın, dayanıklılığın ve kahramanlığın gücünü kanıtlamıştı.
Savaş, aynı zamanda Osmanlı halkyarında moral ve özgüven yaratmıştı. Gelibolu'da yapılan direniş, Kurtuluş Savaşı'nın yaklaşan döneminde Türk milletinin diriliş ruhunu oluşturması açısından tarihi bir dönüm noktası oldu.
İtilaf Devletleri için Başarısızlık: Stratejik Sonuçlar
Deniz Ticaret Yolu Açılamadı
İtilaf Devletleri'nin Gelibolu'da başarısız olması, büyük stratejik sonuçlar doğurdu. Rusya ile güvenli bir deniz yolu açılamamış, Karadeniz'e erişim sağlanamamıştır. Kuzey cephesinde Rusya'ya yardım göndermek zorlaştı.
Osmanlı İmparatorluğu savaşta kalmıştı ve İstanbul işgal edilmemişti. Bu başarısızlık, İngiltere ve Fransa'nın tüm savaş stratejisini yeniden değerlendirmesine neden oldu. Daha sonra yapılan başka operasyonlar, bu başarısızlıktan alınan dersler üzerinde inşa edildi.
Gelibolu'nun Uluslararası Tarihteki Konumu
Amfibik Harekât Tarihi Açısından
Gelibolu Savaşları, I. Dünya Savaşı'nda yapılan ilk geniş ölçekli amfibik operasyon olarak, askeri tarih açısından büyük önem taşır. Her ne kadar başarısız olmuş olsa da, bu operasyon, II. Dünya Savaşı'nda yapılacak D-Day ve diğer amfibik harekâtların öncüsü niteliğindedir.
Müttefikler, Gelibolu'dan elde ettikleri deneyimleri sonraki operasyonlarda kullanmışlardır. Denizden asker çıkartması, hava desteği, lojistik destek ve koordinasyon açısından alınan dersler, askerî stratejinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
Tarihi Mirasın Günümüze Yansıması
Çanakkale'nin Anısı ve Ulu Önder Mustafa Kemal
Gelibolu Savaşları, sadece I. Dünya Savaşı'nın bir bölümü değildir. Bu muharebe, Türk milleti için kurtuluş mücadelesinin başlangıç noktası olmuştur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bu savaşta gösterdiği liderlik ve askeri dehaası, daha sonra Türkiye Cumhuriyet'in kuruluşunda önemli rol oynamıştır.
Çanakkale Şehitleri, her yıl 18 Mart'ta anılır. Bu gün, Türk milliyetçiliğinin sembolü haline gelmiştir. Gelibolu'daki topraklar, binlerce Osmanlı askerinin kanıyla ıslanmış, ülkemizin en kutsal sahaları arasında yer almıştır.
Sonuç: Tarihte Unutulmayan Bir Muharebe
Gelibolu Savaşları, 19 Şubat 1915'te denizden başlayan saldırıdan Aralık 1915'te müttefiklerin çekilişine kadar dokuz ay sürdü. Bu muharebe, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma planında yaşadıkları ilk büyük başarısızlık oldu.
Ancak asıl önem, bu savaşın Türk milleti ve Osmanlı ordusunun kaderini şekillendirmesidir. Gelibolu'daki direniş, Anadolu'da başlayacak olan Kurtuluş Savaşı'nın temelini oluşturmuştur. Esat Paşa komutasındaki askerlerin, Arıburnu'dan Kemalyeri'ne kadar gösterdikleri kahramanlık, tarih kitaplarında altın harflerle yazılı kalmıştır.
Günümüzde, Gelibolu Yarımadası, bir barış ve uzlaşma alanı olarak görülmektedir. Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere ve diğer devletlerin askerleri de Çanakkale'de saygı ve hayranlıkla anılmaktadır. Bu, farklı milletlerin askerlerinin aynı toprakta gösterdiği kahramanlığın ve insanlığın evrensel değerlerinin bir tanınması olmuştur.
Gelibolu Savaşları, sadece bir askeri muharebe değil, insanlığın tarihinin önemli bir sayfasıdır. İtilaf Devletleri'nin büyük planları, Türk askerinin direnmesi karşısında dağıldı. Bu, stratejinin, dayanıklılığın ve milletsel azmin gücünün bir kanıtıdır.

0 Yorumlar