Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Bir Gün Gidecekler: Atatürk'ün İnancı ve Tokatlıyan Oteli'nde Geçen Meşhur Anekdot

Tarih, bazı anları ve sözleri bizlere mirası olarak bırakır. Kurtuluş Savaşı'nın en kritik dönemlerinde yaşanan bir olay, yalnızca bir anekdot değil, aynı zamanda liderin iç dünyasını ve çevresiyle olan ilişkisini gösteren önemli bir vesikadır. Bu yazıda, Mustafa Kemal Atatürk'ün Tokatlıyan Oteli'nde yaşanan meşhur anekdotu ve bunun tarihsel anlamını ele alacağız.

İşgal Günlerinde Bir Lider, Bir Garson ve Umut

Memleketin en çetin döneminde, düşman askerler İstanbul'u işgal etmişken, Atatürk'ün Anadolu'ya geçmeden evvel İstanbul'da kaldığı süre boyunca Tokatlıyan Oteli'nin aynı masasında oturduğu bilinir. Bu otelde her gün aynı yemeği ısmarladı: pilav, fasulye, şişkebap ve elma kompostosu.

Tarihin dönüm noktasında, cesur ve kararlı bir lider olarak bilinse de, Atatürk'ün etrafındakilere gösterdiği insani yaklaşım oldukça dikkate değerdir. Şef garson Kerabet'in yüzünde kaygı izlerini görünce, ondan ne düşündüğünü sordu. Kerabet'in cevabı basit ama samimiydi: "Düşmanı düşünüyorum."

İşte o anda, liderin söylediği sözler, sadece Kerabet'i değil, asırlar sonra bize de ilham verecekti:

"Düşünme! Ötekiler de, düşmanlar da buradan gidecekler! Geldikleri gibi gidecekler!"

Bu sözler, pessimizmden ziyade, temkinli bir iyimserlik yansıtıyordu. İşgal kuvvetlerinin geçici olduğuna, hiçbir işgalin ebedi olamayacağına olan inancı açıkça belli oluyordu.

Zafer Sonrası: Unutulan Anılar, Hatırlanan Söz

Yıllar geçti. Kurtuluş Savaşı kazanıldı. Düşman kovuldu. Memleket kurtuldu. Sevinç ve başarı havası her yerde hissediliyordu. Atatürk, zaferden sonra ilk kez İstanbul'a döndüğünde, eski alışkanlığını sürdürdü ve Tokatlıyan Oteli'ne yemeğe gitti.

Bu sefer masasında yalnız değildi, zaman da başka bir yere almıştı. Atatürk, Kerabet'i çağırdı ve o meşhur soruyu sordu:

"En son geldiğimde nerede oturmuştum?"

Kerabet'in cevabı tüm hatıraları yanında taşıyordu: "Yine bu masada Paşam."

"Sana ne demiştim?" diye devam etti Atatürk.

"Bir gün memleketteki ecnebiler gidecek demiştiniz. İşgalciler geldikleri gibi gidecekler!" yanıtını verdi garson.

"Ne yemiştim o gün?" sorgusu üzerine, Kerabet fasulye, şişkebap ve elma kompostosu saydı. Ancak Atatürk, bir detayı tamamlamak için garsonun unutuşunu gündeme getirdi:

"Unuttun, bir de pilav!.."

Tarihin Dilinde Konuşan Bir Anekdot

Bu anekdot, salt bir hatıra değildir. Bu, bir lider ile halk arasında kurulan sıcak ve insan ilişkisini gösteren, aynı zamanda tarihsel bir dönemin ruhunu yansıtan bir vesikadır. Atatürk, işgal döneminde dahi oteldeki garsonla konuşabilecek kadar yaklaşılabilir bir liderdi. Kerabet ise, usta memleket kurucusunun sözlerini saklamak ve gerektiğinde onları hatırlatacak kadar sadık bir insandı.

Pilav detayı, aslında en küçük, en basit fakat en önemli ayrıntıdır. Tarihin büyük anlarında, bireysel anıların ve detayların ne denli kıymetli olduğunu göstermektedir. Kerabet unuttu, ancak Atatürk hatırladı. Lider, bilerek ya da bilmeyerek, o masada oturan basit bir garsonla paylaştığı anıların önemini vurgulamıştı.

Sonuç: Geçici Olan ve Kalıcı Olan

"Bir gün gidecekler" - işgalciler, düşmanlar, zulümler gidecekler. Ama kalıcı olan nedir? Kalıcı olan, bir liderin çalkantılı günlerde bile gösterdiği güven, bir milletin verdiği mücadele, ve garsonun hatırladığı kadarıyla saklanan tarih.

Bu anekdot, bize şunu öğretiyor: Hiçbir zulüm ebedi değildir. Hiçbir işgal sonsuzu olmayacaktır. Ama irade, kararlılık ve insan ilişkilerinde oluşturulan bağ, asırlar boyunca yaşayacak kalıcı miraslar bırakır.

Atatürk'ün Tokatlıyan Oteli'nde söylediği o müteşekkil ama güçlü söz, bugün bize de, her kesişmez durumda, her karanlık günde bir meşale tutmaktadır: "Geldikleri gibi gidecekler!"

Yorum Gönder

0 Yorumlar