Anadolu'nun kadim topraklarında, taşlara, kumaşlara ve duvarlara işlenmiş bir sembol vardır: Çift başlı Türk kartalı. Bu gizemli figür, sadece bir süsleme unsuru değil, binlerce yıllık Türk kozmolojisinin ve inanç sisteminin derinliklerinden gelen güçlü bir semboldür.
12-13. Yüzyıl Selçuklu Sanatında Kartal
Selçuklu dönemi tekstil parçalarında karşımıza çıkan çift başlı kartal motifi, Türk sanatının en özgün ve anlamlı örneklerinden biridir. Bu nadide eserlerde kartal, sıradan bir kuş tasvirinin çok ötesinde, evrensel bir hakikati temsil eder.
Çift Başlı Kartalın Özellikleri
Türk kartalının en belirgin özelliği "kulaklı" oluşudur - başlarının her iki yanından çıkan tüy kümeleri, onu mitolojik bir varlık haline getirir. İki başından biri doğuya, diğeri batıya bakar; sanki tüm evreni gözlemlemek ve korumak için yaratılmıştır. Bu iki yönlü bakış, dengeli bir dünya görüşünün ve her iki âlemi de kucaklayan bir bilgeliğin ifadesidir.
Göksel Bağlantı: Kartal Takımyıldızı
Türk kozmolojisinde yeryüzündeki her sembolün gökyüzünde bir karşılığı vardır. Çift başlı kartalın göksel izdüşümü, astronomide bilinen Kartal Takımyıldızıdır (Aquila). Bu takımyıldızın ilginç bir özelliği vardır: Bir kanadı doğuyu, diğer kanadı batıyı gösterir.
Kartal Takımyıldızı, mevsimi yaz ve kış olarak ikiye bölen önemli göksel işaretlerden biridir. Mayıs ayında gece göğünün zirvesinde görülür ve bu görünüş, Türk kültüründe baharın başlangıcının müjdecisi olarak kabul edilir. Bu astronomik gözlem, Türklerin gökyüzü bilgisinin ne denli gelişmiş olduğunu gösterir.
Hayat Çiçeği ve Yeniden Doğuş
Selçuklu kartal tasvirlerinde dikkat çeken bir diğer unsur, kartalın pençeleri arasında tuttuğu "Hayat Çiçeği"dir. Bu detay derin bir felsefi anlamı barındırır.
Hayat Çiçeği, var oluşun sürekliliğini, yaşamın döngüselliğini ve doğanın sonsuz yenilenme gücünü simgeler. Kartalın bu çiçeği tutması, yaşamın ve ölümün, yok oluşun ve yeniden doğuşun döngüsel birliğini anlatır.
Küllerinden Doğan Kuş
Türk mitolojisinde kartal, yeraltından çıkan veya küllerinden yeniden doğarak gökyüzüne yükselen bir varlık olarak tasvir edilir. Bu inanç, Anka kuşu veya Phoenix efsaneleriyle benzerlikler taşır ancak tamamen özgün Türk kültürüne ait bir yorumdur.
Kartalın yeraltından çıkışı, karanlıktan aydınlığa, ölümden yaşama, kıştan bahara geçişi sembolize eder. Yeniden doğuş motifi, Türk toplumunun yaşam felsefesinde merkezi bir yer tutar.
Öksökö Kuşu: Yakut Türklerinin Efsanesi
Sibirya'nın karlı topraklarında yaşayan Yakut Türkleri, bu kuşa farklı bir isim vermişlerdir: Öksökö kuşu. Yakut geleneğinde bu kutsal kuş, gökyüzünden şimşek gönderme gücüne sahiptir.
Bu inanç, kartalın sadece yeryüzüne değil, aynı zamanda gök olaylarına da egemen olduğu düşüncesini yansıtır. Şimşek, doğada en güçlü ve kontrol edilemez kuvvetlerden biridir; Öksökö kuşunun bu gücü elinde tutması, onun tanrısal bir statüye sahip olduğunu gösterir.
Sembolün Evrensel Yolculuğu
Çift başlı kartal sembolü, zamanla Selçuklu İmparatorluğu'nun Anadolu'ya gelişiyle bu topraklara yerleşmiş ve Bizans, Osmanlı ve hatta Avrupa heraldik sanatını etkilemiştir. Ancak Türk kartalının özgünlüğü, onun kulaklı yapısında ve Hayat Çiçeği gibi kendine has unsurlarında gizlidir.
Sonuç
12-13. yüzyıl Selçuklu tekstillerinde karşımıza çıkan çift başlı kartal, bir süsleme motifinden çok daha fazlasıdır. O, Türk kozmolojisinin, astronomik bilgisinin ve felsefi derinliğinin bir yansımasıdır.
Doğuya ve batıya bakan başları, gökyüzündeki Kartal Takımyıldızı ile bağlantısı, pençelerindeki Hayat Çiçeği ve küllerinden yeniden doğuş mitolojisi... Tüm bu unsurlar, Türk kültürünün evrensel bilgeliğini ve doğa ile kurduğu derin bağı anlatır.
Bu kadim sembol, bugün hâlâ bizlere eski Türklerin dünya görüşü hakkında değerli ipuçları sunmaya devam ediyor.
Kaynak: Nuray Bilgili'nin Türk Selçuklu Kartalı üzerine çalışması

0 Yorumlar