Türk tarihinde hükümdarların meşruiyet kaynağı, Batı'daki monarşilerden farklı ve oldukça özgün bir yapıya sahipti. Peki, Türk kağanları otoritelerini neye dayandırıyordu? Bu sorunun cevabı, Türk inanç sisteminin merkezinde yer alan Gök Tanrı ve Kut kavramlarında gizlidir.
Gök Tanrı İnancı: Türk Devlet Felsefesinin Temeli
Eski Türk toplumlarında Gök Tanrı (Tengri), evrenin yaratıcısı ve düzenleyicisi olarak kabul ediliyordu. Bu inanç sistemine göre, yeryüzündeki tüm olaylar ve düzen Gök Tanrı'nın iradesiyle gerçekleşirdi. Doğal olarak, devlet yönetimi ve hükümdar seçimi de bu kutsal iradenin bir parçası olarak görülüyordu.
Hun İmparatorluğu'nda Tanhu Unvanı
İlk Türk devleti olan Asya Hun Devleti'nde, hükümdarlar kendilerini Gök Tanrı tarafından seçilmiş olarak tanımlıyorlardı. Bu yüzden Tanhu (Şanyü) unvanını kullanıyorlardı.
Tarihin en büyük Türk hükümdarlarından Mete Han, MÖ 176 yılında Çin imparatoruna gönderdiği tarihi mektupta kendisini şöyle tanıtmıştır:
"Gök Tanrı tarafından tahta çıkartılmış Hunların büyük Şanyü'sü"
Bu ifade, Hun devlet anlayışını açıkça ortaya koyar. Kağan, halkın seçimiyle değil, ilahi bir iradenin tecellisiyle tahta çıkmaktadır.
Göktürk Dönemi: Orhun Yazıtları'ndaki Tanıklık
Türk tarihinin en önemli belgelerinden olan Orhun Yazıtları, bu kutsal meşruiyet anlayışının en net örneklerini sunar.
Bilge Kağan, kendi yazıtında iktidarının kaynağını şu sözlerle açıklar:
"Tanrı irade ettiği için, kut'um olduğu için kağan oldum."
Bu cümle, Türk devlet felsefesinin özünü yansıtır. Burada iki temel kavram öne çıkar:
- Tanrı'nın iradesi: Kağanlık, beşeri bir seçim değil, ilahi bir karardır
- Kut: Hükümdarın sahip olduğu kutsal bir güç ve talih
Kut Kavramı: Hükümdarın Kutsal Talihi
Kut, eski Türk inanç sisteminde kritik bir kavramdır. Gök Tanrı'nın bir kişiye bahşettiği kutsal güç, talih ve başarı anlamına gelir. Bir kimsenin kağan olabilmesi için kut'a sahip olması gerekirdi.
Kut kavramı sadece tahta çıkışta değil, hükümdarlığın devamında da önemliydi. Eğer bir kağan başarısız olursa, bu onun kut'unu kaybettiği şeklinde yorumlanırdı.
Uygur Devleti'nde Süren Gelenek
Göktürklerden sonra kurulan Uygur Devleti'nde de aynı inanç sistemi devam etmiştir.
Karabalsagun Yazıtı'nda, Bögü Kağan'ın unvanı:
"Tengride kut bulmuş"
olarak kaydedilmiştir. Bu ifade, kağanın kut'unu doğrudan Gök Tanrı'dan aldığını vurgular.
Türk Devlet Anlayışının Özellikleri
Bu tarihsel örneklerden yola çıkarak, Türk devlet anlayışının bazı karakteristik özelliklerini sıralayabiliriz:
İlahi Meşruiyet: Kağanların otoritesi, halk sözleşmesine değil, Gök Tanrı'nın iradesine dayanır.
Kut Sistemi: Hükümdar, kutsal bir güce (kut) sahip olmalıdır. Bu güç, başarıyla ispat edilir.
Sorumluluk Bilinci: Kağan, Gök Tanrı'ya karşı sorumludur. Başarısızlık, kut'un kaybı olarak yorumlanır.
Devamlılık: Hunlardan Uygurlara kadar, farklı Türk devletlerinde aynı sistem uygulanmıştır.
Sonuç: Bin Yıllık Bir Gelenek
Asya Hun Devleti'nden Uygur Devleti'ne kadar uzanan süreçte, Türk kağanları iktidarlarını Gök Tanrı'nın iradesi ve kut kavramı üzerine inşa etmişlerdir. Bu sistem, sıradan bir siyasi otorite değil, kutsal bir misyon anlayışını yansıtır.
Mete Han'ın mektubundan Bilge Kağan'ın yazıtına, Bögü Kağan'ın unvanına kadar tüm tarihsel belgeler, bu inanç sisteminin Türk devlet geleneğinin temelini oluşturduğunu göstermektedir.
Kaynaklar:
- Kafesoğlu, İbrahim (1995)
- Koca, Salim (2002b)
- Ögel, Bahaeddin (2001a)
0 Yorumlar