Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Reisi Süleyman Askeri Bey


I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun Irak Cephesi komutanı SÜLEYMAN ASKERİ BEY

Süleyman Askeri Bey ’in, 1905 senesinde henüz 21 yaşında iken kurmay yüzbaşı olarak mezun olduğu Askeri Harbiye’den sonra ilk atandığı yer Manastır olur.24 yaşındaki Osmanlı subayının Manastır’dan sonraki vazifesi sahası Bağdat olacaktır..

Süleyman Askeri Bey’in Bağdat’tan sonraki vazife yeri Trablusgarp – Bingazi olacaktır. Binlerce Osmanlı askerini koyun koyuna sonsuz uykuya teslim alan Trablusgarp cephesi.Süleyman Askeri’nin Trablusgarp’a geçişi hoca kılığında olur.. 

Mustafa Kemal Paşa ve Enver Paşa’nın yanı sıra, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa, Halil Paşa, Fuat Bulca, Nuri Conker, Ali Fethi Okyar, Nazmi Bey, Ömer Fevzi Mardin, Kara Kemal, Rauf Orbay, Kuşçubaşı Eşref, Yakup Cemil, Hacı Selim Sami, Abdurreşit İbrahim, Ali Çetinkaya, Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Mim Kemal Öke’nin de aralarında olduğu yaklaşık 20 Osmanlı subayı, Libya’ya “Magrep’te Osmanlı’nın elindeki son İslâm toprağını” muhafaza etmek için gelirler.

Süleyman Askeri’nin vazifesi açıktır. O, Binbaşı Aziz Ali Bey’in kurmay başkanlığı ve Enver Paşa’nın Derne’deki karargahı ile Bingazi’deki direniş arasındaki irtibatı idare etmektedir. Ve o esnada Bingazi’de ile Trablusgarp’ta bulunan 50.000 kişilik İtalyan kuvveti karşısında örgütlediği bedeviler gerilla savaşında o denli başarılı olur ki, İtalyan orduları uzun süre sahil şeridine sıkışıp kalmaktan öteye gidemezler.

Direnişi destekleyen kabinenin yerine harbiye Nezareti’ne Mahmut Şevket Paşa’nın geçmesi ile Fedai Zabıtan grubuna yapılan maddi destek iyice zayıflar ve başlayan Balkan ayaklanmaları karşısında Osmanlı İtalyanlar ile masaya oturarak Uşi Barış Antlaşmasını imzalar ve birliklerin geri gelmesini öngörür. Trablusgarp elden çıkmaya başlamıştır.

Süleyman Askeri’nin de Trablusgarp’tan sonraki vazife sahası Batı Trakya olacaktır.Trablusgarp’ ta süregelen savaştan da güç alan Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan, Rusya’nın da kışkırtmasıyla bu kez Osmanlı’nın en önemli toprakları olan Balkanlar üzerinde birleşip Osmanlı’yı vurmaya başlamıştır.

Süleyman Askeri, Basra Valisi ve Irak Cephesi Kumandanı olana kadar, Dahiliye Nezareti Muhacirin Müdürlüğü görevi yürütür. Süleyman Nazif ‘in “ vatanı için vatanından başka her şeyi gülerek feda etmiş olan bir Osmanlı ” olarak tarif ettiği büyük kumandan için sonun başlangıcı ise İngilizlerin Basra’yı işgal ettiği 22 Kasım 1914 tarihinde başlayacaktır.

20 Aralık 1914’te Basra valiliği ve Irak cephesi kumandanlığına atanan Süleyman Askeri, B.Trakya’da kendisiyle beraber savaşmış olan genç subaylardan oluşan bir birliğin yanı sıra, gönüllülerden topladığı ve Osman Bey’e ithafen “ Osmancık taburu “ ismini verdikleri yerel kuvvetlerle, 12 Nisan 1915’te İngilizlere karşı harekata geçer.

Bakın bölgedeki Alman kuvvetlerin komutanlarından Hans Lührs , Süleyman Askeri’den şöyle bahseder.
“Bu sırada bölgedeki Türk birliklerinin başkumandanı olarak sahneye Süleyman Askeri Bey çıktı. Olağanüstü gözüpek, atılgan ve son derece sert bir askerdi. Bir çok cephede bulunmuş, Trablusgarp’ta Enver Paşa’nın yanında şiddetli çatışmalar içinde yer almış ve kanlı Balkan savaşları boyunca cesaretini gözler önüne sermişti.”

Hans Lührs, Süleyman Askeri’nin komutasındaki kuvvetlerin ilk yapacağı, İran Ehvaz kasabasına yönelerek, İngiliz’ler için büyük önemi olan petrol boru hattını tahrip etmek olacaktır. Ancak Basra’nın geri alınması pahasına hiç sakınmadan canını ortaya koyan Süleyman Askeri, maalesef 20 Ocak 1915 tarihinde, Dicle kıyısında keşif yapan İngiliz birlikleriyle karşı karşıya kalır ve çıkan çatışma esnasında iki bacağından birden yaralanır.

Genç Osmanlı subayının bundan sonra gösterdiği mukavemet ve cephe gerisinde dinlenmesi gerektiğine dair yapılan tüm telkinlere rağmen bir an olsun birliklerin başından ayrılmayacak olması ise, herkesi hayrete düşürecektir.

Süleyman Askeri emrindeki kuvvetler ile durmaksızın ilerlemeye devam eder. Beklenen karşılaşma, 12 Nisan 1915’de Suaybe civarındaki Bercisiyye ormanı etrafında olacaktır..  (Şuayyibe Muharebesi)Çatışma başlar. Süleyman Askeri, savaşı sedye üzerinde yönetmektedir. Ancak İngilizlerin takviye kuvvetler çıkarması sonucu Osmanlı birliği maalesef mevcudunun yarısını şehit vermek zorunda kalacaktır.Arap aşiretlerinin de İngilizlere yardımıyla kaybedilmiş.

Otuz bir senelik kısa ömründe bir an olsun onurundan taviz vermemiş olan Süleyman Askeri bu kayıptan kendini sorumlu tutar ve İngilizlere sedye üzerinde esir düşeceğini anladığı an, onun için yapacak tek şey kalmıştır.
Süleyman Askeri, teslim olmaktansa silahında kalan mermiyi başına sıkarak intihar eder.

Süleyman Askeri Bey gibi büyük bir kumandanını kaybeden Osmanlı Birlikleri, İngiliz İmparatorluğuna tarihinin en büyük mağlubiyetini yaşatır. Halil Paşa komutasındaki birlikler 29 Nisan 1916’de Kut-ül Amare’de büyük bir zafer kazanırlar.

Ve Kut-ül Amare zaferi, sadece İngiliz birliklerine teslim olmaktansa, hayatına son vermeyi tercih etmiş olan Süleyman Askeri’nin değil, Hint’ten Arap’a İngiliz emperyalizminin kanlı dişleri arasında can vermiş tüm dünya uluslarının intikamını almıştır.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Reisi Süleyman Askeri Bey

Ankara, Altınordu Yayınları, 2018, 223 Sayfa

Yorum Gönder

0 Yorumlar