Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında yaşanan en önemli iç karışıklıklardan biri olan Şeyh Sait Ayaklanması, sadece bir yerel isyan değil, aynı zamanda genç cumhuriyetin geleceğini şekillendiren kritik bir olaydı. 1925 yılında Doğu Anadolu'da patlak veren bu ayaklanma, siyasi, dini ve etnik motivasyonları bir arada barındırıyordu.
Ayaklanmanın Başlangıcı ve Hedefleri
Şeyh Said, 16 Şubat 1925'te Genç vilayetinin kazası Darahini'yi basarak harekete geçti. Vali ve diğer görevlileri esir alan Şeyh Said, yayınladığı bildiride kendisini "din uğruna savaşanların lideri" olarak tanımlayarak halkı İslam dini adına ayaklanmaya çağırdı.
İlginç bir şekilde, ayaklanma başlangıçta İslam şeriatının tesisi amacıyla başlatılmış olsa da, zamanla Kürt istiklal hareketine dönüşmüştür. Bu dönüşüm, ayaklanmanın sadece dini değil, aynı zamanda etnik kimlik temelli bir karakter taşıdığını göstermektedir.
Ayaklanmanın Yayılması ve Askeri Gelişmeler
Şeyh Said, Mistan, Botan ve Mıhellemiler aşiretlerinin desteğini aldıktan sonra stratejik bir hareket planı uyguladı:
Başlıca Hedef Noktaları:
- Genç ve Çapakçur (bugünkü Bingöl) üzerinden Diyarbakır'a yönelme
- Maden, Siverek ve Ergani'yi ele geçirme
- Şeyh Abdullah yönetiminde Varto üzerinden Muş'a ikinci bir kol açma
Mart başında Şeyh Said'in komutasındaki yaklaşık 10.000 kişilik bir kuvvet Diyarbakır'ı kuşatma altına aldı. Mürsel Paşa komutasındaki garnizon, günlerce süren saldırıları başarıyla geri püskürtmeyi başardı. 7-8 Mart arası yaşanan ağır çarpışmalarda, şehre sızan isyancı grup bozguna uğratıldı.
Ankara'nın Tepkisi ve Siyasi Sonuçlar
Hükümet Krizi ve İsmet Paşa'nın Dönüşü
Mustafa Kemal Atatürk, olayın ciddiyetini anlayarak Heybeliada'da dinlenmekte olan İsmet İnönü'yü acilen Ankara'ya çağırdı. Çankaya'da yapılan görüşmede Atatürk, İsmet Paşa'ya "Doğuda din elden gidiyor bahanesiyle İngiliz destekli provokatif ama ciddi bir ayaklanmanın başladığını" söyledi.
Başbakan Ali Fethi Bey'in olayları hafife alması üzerine, 3 Mart 1925'te İsmet Paşa yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bir gün sonra TBMM Takrir-i Sükun Kanunu'nu kabul ederek hükümete olağanüstü hal yetkileri tanıdı.
İngiliz Faktörü ve Musul Meselesi
Şeyh Sait Ayaklanması'nın uluslararası boyutu da oldukça dikkat çekicidir. Ayaklanma, İngiliz işgal güçlerinin Kuzey Irak'ta sıkıyönetim ilan ettiği günlerde ortaya çıkmıştır.
Atatürk'ün 1923'teki Öngörüsü
Mustafa Kemal Paşa, daha 14 Ocak 1923'te Eskişehir'de yaptığı konuşmada bu durumu öngörmüştü:
"Musul-Kerkük kadar önemli olan ikinci konu, Kürtlük sorunudur. İngilizler orada bir Kürt devleti kurmak istiyorlar. Bunu yaparlarsa, bu düşünce bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır."
İngiliz Politikası
İngiltere Başbakanı Lloyd George'un 1920'deki San Remo Konferansı'ndaki sözleri bu politikayı açıkça ortaya koyuyordu: "Kürtlerin arkalarında büyük bir devlet olmadıkça varlıklarını sürdüremezler."
Ayaklanmanın Sonu ve Yakalama
Geniş çaplı askeri sevkiyat sonrası 26 Mart'ta başlayan operasyonla ayaklanma bastırıldı. 15 Nisan 1925'te Şeyh Said, Varto yakınlarında Carpuh Köprüsü'nde yakın akrabasının ihbarıyla ele geçirildi.
Ayaklanmanın Tarihsel Sonuçları
1. Siyasi Sonuçlar
- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılması
- Çok partili yaşama geçiş sürecinin kesintiye uğraması
- Tek parti döneminin güçlenmesi
2. Bölgesel Etkileri
- Cumhuriyet yönetiminin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da denetiminin sağlanması
- Bölgedeki aşiret yapılanmasının zayıflaması
3. Uluslararası Boyut
- 1926 Ankara Antlaşması ile Musul'un Irak'a bırakılması
- Türkiye'nin bölgesel güvenlik politikalarının şekillenmesi
Sonuç
Şeyh Sait Ayaklanması, Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönemindeki en önemli iç güvenlik krizidir. Bu olay, genç cumhuriyetin hem iç dinamiklerini hem de dış politika tercihlerini derinden etkilemiştir. Ayaklanmanın bastırılması, Ankara hükümetinin otoritesini tüm ülke genelinde tesis etmesinde kritik bir dönüm noktası olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Şeyh Sait Ayaklanması, 1925 isyanı, Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Doğu Anadolu ayaklanması, İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk, Takrir-i Sükun Kanunu, Musul meselesi

0 Yorumlar