Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Ahmet Taner Kışlalı: Cumhuriyetin Savunucusu ve Trajik Son

21 Ekim 1999, Türk basın tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak hafızalarda yer etti. Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Ahmet Taner Kışlalı, evinin önünde düzenlenen bombalı suikastla yaşamını yitirdi.

Bir Entellektüelin Portresi

Ahmet Taner Kışlalı, 1940'lı yılların başında dünyaya gelmiş, Türkiye'nin siyasi ve kültürel yaşamında derin izler bırakmış önemli bir figürdü. Sadece bir akademisyen değil, aynı zamanda aktif bir siyasetçi, gazeteci ve en önemlisi de cumhuriyet değerlerinin savunucusuydu.

Siyasi Kariyeri ve Kültür Bakanlığı Dönemi

Kışlalı'nın siyasete adım atması, 1971-1977 yılları arasında Yankı dergisinde yazdığı yazılarla başladı. Bu yazılar, dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çekti ve 1977 yılında CHP listesinden İzmir milletvekili seçildi.

1978 yılında Bülent Ecevit hükûmetinde kültür bakanı olarak görev yapan Kışlalı, bu dönemde Kültür Bakanlığı'nca Ulusal Kültür dergisini yayımlattı. Bu girişim, Türk kültür hayatına önemli katkılar sağladı.

Akademik Yaşamı ve Gazetecilik

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başlayan Kışlalı, 1988 yılında profesör unvanını aldı. Akademik kariyerinin yanı sıra, 1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde "Haftaya Bakış" başlığıyla köşe yazıları yazmaya başladı.

Kişisel Yaşamındaki Acılar

Kışlalı'nın yaşamı sadece mesleki başarılarla değil, aynı zamanda kişisel acılarla da doluydu. 1995 yılında Antalya yolunda geçirdiği trafik kazasında eşini kaybetti. Bu trajik olay, onun yaşamında derin bir iz bıraktı. 1997 yılında Nilüfer Kışlalı ile ikinci evliliğini yapan Kışlalı, bu evlilikten üçüncü kızı Nilhan Nur'a kavuştu.

Son Yazısı ve Öngörüleri

17 Ekim 1999'da yazdığı son yazılarından birinde Kışlalı, dikkat çekici gözlemler paylaşmıştı. Yazısında, Türkiye'deki bazı yapılanmaların cumhuriyet değerlerini "ağır ağır kemirdiğini" belirtiyor, bu grupların "amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçtiğini" ifade ediyordu.

Bu yazısı, dört gün sonra yaşanacak trajik olayın adeta bir öngörüsü gibiydi.

21 Ekim 1999: Karanlık Bir Sabah

21 Ekim 1999 günü saat 09:40'ta yaşanan olay, Türk basın tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturdu. Kışlalı, o sabah Cumhuriyet gazetesine son yazısını faksladıktan yaklaşık 19 dakika sonra evinden çıktı.

Saldırının Detayları

06 GK 377 plakalı aracına yönelen Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketi fark etti. Sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Saldırı sonrası sol kolu kopan Kışlalı, site bekçisi Arif Emirhan Kılıç tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldü.

Saat 10:02'de Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirilen Kışlalı'nın kalp koroner atışı durmuş, nabzı hızlanmış ve bilinci kapanmıştı. Operatör Dr. Hasan Karakış tarafından yapılan muayene sonrası ölümü tespit edildi.

Suikast Öncesi İşaretler

Bu trajik olaydan önce, bazı yayın organlarında Kışlalı hakkında hedef gösterici nitelikte haberler çıkmıştı. Özellikle Akit gazetesi, suikasttan önce Kışlalı hakkında bir haber yapmış ve onun üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti.

Çözülemeyen Cinayet

Ahmet Taner Kışlalı suikastının faili bugün hala bulunamadı. Bu durum, Türkiye'deki aydın cinayetlerinin çözümsüzlüğünün sembolik örneklerinden biri haline geldi.

Mirası ve Anısı

Ahmet Taner Kışlalı, Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlandı. Ancak onun fikirleri, yazıları ve cumhuriyet değerlerine olan bağlılığı yaşamaya devam ediyor.

Kışlalı'nın yaşamı ve trajik sonu, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü konularında önemli tartışmaları beraberinde getirdi. Onun mirası, demokratik değerlere sahip çıkmanın ve bu değerleri savunmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaya devam ediyor.

Sonuç

Ahmet Taner Kışlalı'nın yaşam öyküsü, bir entelektüelin nasıl çok boyutlu bir kişilik sergileyebileceğinin güzel bir örneğidir. Akademisyen, siyasetçi, bakan, gazeteci ve en önemlisi de cumhuriyet değerlerinin savunucusu olan Kışlalı, 21 Ekim 1999'da kaybedildi ama fikirleri yaşamaya devam ediyor.

Onun trajik sonu, Türkiye'de düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü konularında ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Ahmet Taner Kışlalı'yı anmak, aynı zamanda demokratik değerlere sahip çıkmayı hatırlatmaktır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar