Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Atatürk'ün Sıra Dışı Kavun Alışverişi: Bir Liderin Halkla Buluşma Hikayesi

Tarihimizin en büyük liderlerinden Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamından birçok anekdot günümüze kadar ulaşmış durumda. Bu hikayelerden biri, onun ne kadar halkçı bir kişiliğe sahip olduğunu ve sıradan insanlarla ne kadar samimi ilişkiler kurabildiğini gösteren harika bir örnektir.

Yeşilköy Yolunda Beklenmedik Bir Karşılaşma

Bir İstanbul sabahında, Atatürk otomobiliyle Yeşilköy'e doğru gezinti yapmaya karar verir. Topkapı dışından geçerken yolda kavun yüklü iki araba ve birkaç küfe üzüm görür. Bu manzara karşısında otomobilini durdurup iner - yanında başyaveri, diğer arabada yaverleri ve arkada polis takip memurları vardır.

Sıradan Bir Pazarlık, Sıra Dışı Bir Müşteri

Köylüler, karşılarındaki şık giyimli adamların kim olduğundan habersizdir. Atatürk gayet doğal bir şekilde kavun pazarlığına başlar:

"Bu bir araba kavunu kaça verirsin?" sorusuyla başlayan bu alışveriş, sıradan bir pazarlık gibi görünse de çok geçmeden renklenir.

"Trava" Kelimesi ve Kültürel Farkındalık

Pazarlığın uzaması üzerine arkadaki arabacı öndekine sinirlenir ve bağırır: "Haydi, be trava... Sabahleyin maytaba çıkmışlar."

Atatürk'ün bu kelimeyi duyduğu an, karşısındakilerin Rumeli göçmenlerinden olduğunu anlaması, onun ne kadar geniş bir kültürel bilgiye sahip olduğunu gösterir. "Trava" kelimesi, "yolumdan çekil, al voltanı git" anlamında kullanılan bir ifadedir.

Sabırlı ve Anlayışlı Yaklaşım

Atatürk, sinirli arabacıya şu sözlerle cevap verir: "Canım be birader ne sinirleniyorsun? Uyuşursak bu iki arabadaki malı da alırız."

Bu yaklaşım, onun ne kadar sabırlı ve anlayışlı bir kişiliğe sahip olduğunu ortaya koyar.

Sarayda Büyük Sürpriz

Pazarlık sonuçlanır ve mallar satın alınır. Ancak asıl olay Dolmabahçe Sarayı'na ulaştıklarında yaşanır. Arabacılar polise başyaverin yazdığı kâğıdı gösterip adresi sorduktan sonra, Dolmabahçe Sarayı'na yönlendirilir.

Saray kapısından içeri girdiklerinde, "trava" diyen arabacının rengi atar ve büyük bir korku kaplar onu. Artık kiminle muhatap olduklarını anlamışlardır.

Nezaket ve Misafirperverlik

Sarayda arabacılara ve kadınlara en güzel şekilde davranılır. Hademeler kavunları boşaltırken, misafirler satın alma memurunun odasında ağırlanır ve yemek ikram edilir.

Liderin Alçakgönüllülüğü

Atatürk saraya döndüğünde, arabacıları huzuruna çağırır. Şaşkınlık içindeki köylüler önce oturmaya çekinir, ancak Paşa'nın "Oturun yahu" sözü üzerine rahatlarlar.

"Kavunları teslim ettiniz mi, yemek yediniz mi, istirahat ettiniz mi, parayı aldınız mı?" sorularıyla misafirlerinin rahatlığını kontrol eder.

Son Söz: Şakacı Ruh Hali

Konuşmanın sonunda, Atatürk ticaret konusunda nasihatler verir ve "Alışverişte kızılmaz" der. En sonunda ise şaka yollu "trava" diyen arabacıya hitaben "Haydi trava" der.

Para fazlasıyla bir zarfa konup verilir ve Rumelili göçmenler büyük bir heyecan içinde sarayı terk ederler.

Bu Hikayenin Bize Öğrettikleri

Bu anekdot, Atatürk'ün kişiliği hakkında birçok önemli mesaj içerir:

Halkçılık: En sıradan vatandaşlarla bile samimi ilişkiler kurabilme yetisi Kültürel Farkındalık: Farklı toplum kesimlerinin dilini ve kültürünü bilmesi
Sabır ve Hoşgörü: Sinirli davranışlar karşısında bile sakin kalabilmesi Alçakgönüllülük: Büyüklük taslamadan sıradan insanlarla eşit düzeyde iletişim kurması Misafirperverlik: Konuklarını en güzel şekilde ağırlaması

Bu hikaye, bir liderin gerçek büyüklüğünün makamından değil, insanlığından geldiğini gösteriyor. Atatürk'ün bu davranışları, onun sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda büyük bir insan olduğunun kanıtıdır.


Bu yazıda Niyazi Ahmet'in "Nükte ve Fıkralarla Atatürk" eserinden yararlanılmıştır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar