Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e: Kıyafet ve Kimlik Mücadelesi

Türk tarihinin en çok tartışılan konularından biri hiç şüphesiz kıyafet meselesidir. Bugün bizler için sıradan görünen giyim kuşam tercihleri, yüzyıllar boyunca toplumsal kimliğin, dini aidiyetin ve siyasi duruşun en görünür işaretleri olmuştur. Bu yazımızda Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar uzanan kıyafet reformlarının hikayesini ele alacağız.

Çok Uluslu İmparatorluk ve Kıyafet Çeşitliliği

Osmanlı İmparatorluğu, farklı din ve etnik kimliklerden oluşan çok uluslu bir yapıya sahipti. Bu çeşitlilik, doğal olarak giyim kuşam kültürüne de yansımıştı. Yüzyıllarca her cemaat kendi geleneksel kıyafetlerini giymiş, bu durum devlet tarafından da normal karşılanmıştı.

Ancak zaman zaman devlet, toplumsal düzeni sağlamak amacıyla kıyafet düzenlemelerine gitmiştir. Özellikle III. Selim döneminde yapılan düzenleme dikkat çekicidir. Bu dönemde:

  • Müslümanlar sarı başlık ve ayakkabı
  • Ermeniler kırmızı
  • Rumlar siyah
  • Yahudiler mavi renkte kıyafet aksesuarları kullanacaklardı

Bu renk kodlaması, o dönemin toplumsal yapısını anlamak açısından oldukça önemlidir.

II. Mahmut ve İlk Kıyafet Reformu

Osmanlı tarihinde gerçek anlamda ilk kıyafet birliği girişimi II. Mahmut döneminde gerçekleşmiştir. Padişah, dini yapılar dışında halkı arasında fark gözetmeyeceğini ilan etmişti. Bu yaklaşım, mevcut kıyafet farklılıklarının sürdürülmesini imkansız hale getiriyordu.

II. Mahmut'un kıyafet reformunda öne çıkan unsurlar şunlardı:

Setre Pantolon Devrimi

Geleneksel şalvar yerine setre pantolon kullanımı kabul edildi. Bu değişim, özellikle memurlar ve askerler için zorunlu hale getirildi. Bu reform, Osmanlı toplumunun Batılılaşma sürecindeki önemli adımlardan biriydi.

Fes'in Kabulü

Şapka, Hristiyanların başlığı olarak algılandığı için kabul görmedi. Bunun yerine Tunusluların giydiği fes tercih edildi. Fes, sadece askerler ve memurlar için zorunlu tutulurken, halk istediği başlığı giyebiliyordu.

Başıbozuk Tabiri ve Toplumsal Çeşitlilik

Fes'in sadece belirli kesimler için zorunlu olması, toplumda ilginç bir görüntü yaratmıştı:

  • İlmiye sınıfı sarık giymeye devam etti
  • Tarikat mensupları külah kullandı
  • Halktan bazıları kalpak tercih etti
  • Bazıları da keçe külah giydi

Bu başlık çeşitliliği yüzünden halk için "başıbozuk" tabiri kullanılmaya başlandı. Bu ifade, o dönemin toplumsal yapısındaki karmaşıklığı çok güzel özetlemektedir.

II. Abdülhamit ve Panislamizm Dönemi

II. Abdülhamit döneminde Panislamizm politikası benimsendiği için fes, dini dayanışmanın sembolü haline geldi. Bu dönemde fes, sadece bir başlık olmaktan çıkarak, İslami kimliğin görünür işareti olarak algılanmaya başladı.

1908 Meşrutiyet İnkılabı ve Kalpak

1908'de II. Meşrutiyet inkılabını gerçekleştirenler, kendilerini Abdülhamit dönemi adamlarından ayırmak için kalpak giymeyi tercih ettiler. Bu tercih, siyasi kimliğin kıyafet üzerinden ifade edilmesinin çarpıcı bir örneğiydi.

Dinî Çevrelerin Tutarsız Tavrı

Bu gelişmeler sırasında bazı softalar ve ulema, "fesin din ve iman alameti" olduğunu ileri sürarak değişime karşı çıktılar. Ancak bu tavır oldukça tutarsızdı.

Çünkü yakın geçmişte, II. Mahmut fesi getirdiğinde aynı çevreler fes'e karşı çıkmış, hatta bu kıyafet reformları nedeniyle padişaha "Gavur padişah" demişlerdi. Bu tarihi gerçek, o dönem zihinlerde hala canlılığını koruyordu.

Sonuç: Değişimin Zorlukları

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan bu kıyafet mücadelesi, toplumsal değişimin ne kadar zor olduğunu göstermektedir. Bugün bize basit görünen giyim kuşam tercihleri, o dönem için devrim niteliğindeydi.

Her dönemde muhafazakâr çevreler değişime direnmiş, ancak zamanla bu değişiklikleri sahiplenmişlerdir. Bu durum, toplumsal dönüşümlerin nasıl gerçekleştiğini anlamak açısından çok öğreticidir.

Kıyafet reformları, sadece dış görünümü değiştirmekle kalmamış, toplumsal kimlik ve aidiyet algısını da derinden etkilemiştir. Bu süreç, modernleşme ile gelenek arasındaki gerilimi çok net şekilde ortaya koymaktadır.


Kaynaklar:

  • Cumhuriyet Tarihi, C2, s. 249-250
  • Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 430

Yorum Gönder

0 Yorumlar