Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Nutuk'tan Etlik Yemeği: Cumhuriyet Yolunda Yaşanan Büyük Sınav

Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatında pek çok zorlu anlar yaşansa da, Nutuk'u yazarken en çok zorlandığı bölüm hiç şüphesiz arkadaşlarıyla yollarının ayrıldığını hissettiği dönemdi. Bu hikaye, sadece kişisel bir dostluk dramı değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecindeki en kritik siyasi gerilimlerden birinin de öyküsüdür.

Lozan Günleri ve Sultan'ın Kaçışı

1922 yılının Kasım ayında Türkiye'de önemli gelişmeler yaşanıyordu. İsmet Paşa ve Türk Heyeti 17 Kasım'da Lozan müzakerelerine katılmak üzere yola çıkmış, aynı gün Sultan Vahdettin ise İngilizlere sığınarak Malta'ya doğru kaçmıştı. Bu dramatik gelişmeler yaşanırken, Ankara'da bambaşka bir sahne oynanacaktı.

Etlik'teki Kritik Yemek Daveti

Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Gazi'yi Refet Paşa'nın Etlik'teki bağ evine akşam yemeğine davet etti. Bu davete Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Cebesoy Paşa da katılacaktı. Görünürde sıradan bir yemek daveti gibi görünen bu buluşma, aslında Türkiye'nin geleceğini belirleyecek kritik bir siyasi toplantıydı.

Dostluktan Siyasi Hesaplaşmaya

Yemek sofrasında henüz hatır sorma faslı bitmiş, yemek bile başlamamışken Rauf Bey bombayı patlattı: "Kemal, bu Meclis senden korkuyor!" Bu sözler, uzun yıllardır süren dostluğun sonu olacaktı.

Rauf Bey'in endişeleri açıktı: Gazi'nin cumhuriyet kuracağından, hatta padişahı ülkeden kovacağından korkuyorlardı. Bu korku o kadar büyüktü ki, en yakın silah arkadaşları bile "emaneti sahibine iade etme" zamanının geldiğini düşünüyorlardı.

Arkadaşların Beklenmedik Duruşu

Rauf Bey'in açıklaması şok ediciydi: Babası padişahın baş mabeyinciliğini yapmış, kendisi de o ekmeği yemiş biriydi. Dini inancı gereği de halife olan padişaha bağlıydı. Bu milletin yüzlerce yıldır alıştığı yönetim mutlakıyet yönetimiydi, cumhuriyet değil.

Refet Paşa da aynı görüşteydi. Fuat Paşa ise Harbiye'den sınıf arkadaşı olmasına rağmen bile kararsız kaldı ve "düşünme zamanı" istedi. Bu durum Gazi için büyük bir hayal kırıklığıydı.

Sigaradan Çıkan Tarihi Cevap

Gazi'den beklentileri açıktı: Kürsüye çıkıp cumhuriyet kurmayacağına söz vermesi. Bu durumda Gazi, içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı: "Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icra organı olan TBMM verecektir."

Bu cevap arkadaşlarını tatmin etti çünkü o Meclis'ten padişah aleyhinde bir karar çıkmayacağını biliyorlardı. Ancak bu, sadece zaman kazanma taktiğiydi.

Engellenmeye Çalışılan Liderlik

1921 Anayasası gereği Meclis her iki yılda bir yenileniyordu. Yeni seçimler yaklaşırken komutanlar endişelendi: "Ya Kemalist bir Meclis gelirse?" Bu korku onları başka bir plana yöneltti: Mustafa Kemal'i Meclis'e sokmamak.

Seçim yasasını değiştirerek iki şart koydular:

  1. Milletvekili adayının doğum yeri Misak-ı Milli sınırları içinde olacak (Selanik dışarda kalıyordu)
  2. Aday, adaylık koyduğu yerde en az beş yıl oturmuş olacak

Tarihi Savunma ve Zafer

Bu açık saldırı karşısında Gazi kürsüye çıktı ve unutulmaz bir savunma yaptı: "Doğum yerim Selanik Misak-ı Milli sınırları dışında kalırken, ben Derne'de savaşıyordum. Hiçbir yerde beş yıl oturamadım doğru, ama otursaydım Bingazi'de, Derne'de, Sina'da, Filistin'de, Çanakkale'de, Kafkaslarda, Sakarya'da olamazdım."

Millet bu durumu protesto etti, çuvallar dolusu telgraflar geldi ve önerge geri çekildi. Mustafa Kemal Ankara'nın Bâlâ ilçesinden milletvekili seçilerek Meclis'e girdi ve Cumhuriyet'i kurdu.

Sonuç: Tarihten Çıkarılacak Dersler

Etlik'teki bu yemek daveti, Türk siyasi tarihinin en önemli kırılma noktalarından biridir. En yakın arkadaşların bile karşı çıktığı bir dönemde, Atatürk'ün vizyonuna olan inancı ve halk desteği sayesinde Cumhuriyet kurulabildi. Bu olay, liderliğin yalnızlığını ve tarihi misyonların ne kadar zor şartlarda gerçekleştiğini göstermektedir.

Bu hikaye bugün de bize önemli dersler veriyor: Bazen en büyük engeller en yakın çevremizden gelebilir, ancak doğru olanı savunmak ve halka güvenmek her zaman zaferle sonuçlanır.


Bu yazı, Doç. Dr. Orhan Çekiç'in araştırmalarından yararlanılarak hazırlanmıştır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar