Giriş
5 Temmuz 1938 tarihinde yaşanan sahne, Türk tarihinin en duygu yüklü anlarından biriydi. Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk tugayı sabahın erken saatlerinde Hatay topraklarına adım attığında, 19 yıllık bir özlem sona ermişti. Peki, Atatürk tek kurşun atmadan, savaşsız ve barışçı yollarla Hatay'ı nasıl anavatana kavuşturmuştu?
Fransız İşgali ve Hatay'ın Durumu
İşgalin Başlangıcı
11 Aralık 1918'de Fransız kuvvetleri İskenderun Sancağı'nı işgal ettiğinde, bu topraklar üzerinde yaşayan Türkler için zorlu bir dönem başlamıştı. 1920'de ilan edilen Misak-ı Milli'de Hatay'a yer verilmesine rağmen, 1921 Ankara Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması sonrasında bölge Türkiye sınırları dışında kalmıştı.
Zorlu Yaşam Koşulları
Fransa başlangıçta anlaşmalara uygun olarak Hatay'da özerk bir yönetim kurmuş olsa da, zamanla bu ilkeleri çiğnemeye başladı. Bölgeyi, mandası altındaki Suriye'nin bir parçası gibi yönetmeye başlayan Fransa, Hataylı Türklere büyük zorluklar yaşatıyordu.
Atatürk'ün Sözü: "Kırk Asırlık Türk Yurdu"
Tarihi Söz
15 Mart 1923'te Adana'da yaşanan sahne, Atatürk'ün Hatay konusundaki kararlılığını gösteren önemli bir andı. Siyah bayraklı 200 kişi tarafından karşılanan Atatürk, "Gazi Baba bizi de kurtar" yazılı pankartı gören küçük kızın ardından halka dönerek tarihi sözünü söylemişti: "Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz."
Şahsi Dava
Bu söz, Hatay meselesini Atatürk için şahsi bir dava haline getirmişti. Bundan sonra geçen her gün, bu sözü tutma konusundaki kararlılığını pekiştiriyordu.
Hataylıların Türkiye Sevgisi
Gizli Direniş
Hatay'da okullarda Atatürk'ten söz etmek suç olmasına rağmen, Hataylılar bu büyük lidere olan sevgilerini çeşitli şekillerde gösteriyorlardı:
- Çarşılarda ve dükkânlarda Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak'ın resimleri asılıyordu
- Kahvelerde İzmir ve Sakarya marşları çalınıyordu
- Atatürk devrimlerinden etkilenen Hataylılar şapka kullanmaya başlamış, yeni Türk harflerini öğrenmek için kurslar açmışlardı
Diplomasi Süreci
Milletler Cemiyeti'ne Başvuru
1936'da Fransa'nın Suriye'nin bağımsızlığını tanımasının ardından, Türkiye de Hatay için aynı hakkı talep etti. 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verilen nota ile başlayan süreç, Milletler Cemiyeti'ne taşındı.
Barışçı Çözüm Arayışı
Atatürk, sorunu barışçı yollarla çözmek konusunda kararlıydı. 31 Aralık'ta Başbakan İnönü'ye gönderdiği notta şunları yazıyordu: "Türkiye Cumhuriyeti çok haklı olduğu bu davada asla saldırgan konumunda bulunmayı kabul etmez. Biz bu işin barışçı yoldan çözülmesini istiyoruz."
Kalem Gücü ile Zafer
Stratejik Yazılar
Atatürk, Türkiye'nin kararlılığını göstermek için 5 makalelik bir yazı dizisi hazırladı. 21-26 Ocak 1937'de Asım Us imzasıyla Kurun Gazetesi'nde çıkan bu makaleler, Fransa'ya ve Milletler Cemiyeti'ne önemli mesajlar içeriyordu.
Sandler Raporu
27 Ocak 1937'de Milletler Cemiyeti Konseyi'nin kabul ettiği Sandler Raporu, Türk tezine çok yakın bir sonuç ortaya koydu. Rapora göre Hatay Devleti, içişlerinde bağımsız, dışişlerinde Suriye'ye bağlı, resmi dili Türkçe olan bir cumhuriyet olacaktı.
Son Hamle: Mersin Gezisi
Hastalık Söylentileri
1938'de Batı basınında Atatürk'ün çok hasta olduğu, her an ölebileceği haberleri yapılıyordu. Bu duruma karşı bir hamle yapması gerekiyordu.
Kararlılık Gösterisi
19 Mayıs 1938'de Ankara'daki törenlerden sonra özel treniyle Mersin'e hareket eden Atatürk, askeri birliklerin resmi geçidini dakikalarca ayakta izledi. Bu hareket, hem sağlığının yerinde olduğunu gösteriyor hem de Hatay konusundaki kararlılığını ortaya koyuyordu.
Sevinç Gözyaşları: 5 Temmuz 1938
Tarihi An
5 Temmuz 1938 Salı günü sabah 5.00'da Payas'tan, 6.00'da Hassa'dan sınırı geçen Türk tugayı Hatay'a girdiğinde, bekleyen on binlerce Hataylı gözyaşları içinde askerleri karşıladı.
Halkın Sevinci
- Milli marşlar çalınıyor, evlerden sevinç çığlıkları yükseliyordu
- Türk köylüleri ellerinde çiçeklerle askerleri bekliyordu
- Antakya'da 80-100 bin civarında kalabalık orduyu karşıladı
- "Yaşasın Türk askeri, Yaşasın Atatürk" sesleri yükseliyordu
Sonuç: Diplomasinin Zaferi
Hatay'ın anavatana kavuşması, Atatürk'ün diplomasi alanındaki en büyük başarılarından biriydi. Tek kurşun atmadan, barışçı yollarla ve uluslararası hukuk çerçevesinde elde edilen bu zafer, Türk diplomasisinin gücünü tüm dünyaya göstermişti.
Bu olay, aynı zamanda Atatürk'ün "Yurtta barış, cihanda barış" ilkesinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyordu. Hatay'ın kurtuluşu, sadece bir toprak parçasının geri alınması değil, aynı zamanda diplomatik kararlılık ve stratejik sabrın nasıl sonuç verebileceğinin de kanıtıydı.
Bu yazı, Türk diplomasi tarihinin en önemli başarılarından biri olan Hatay'ın anavatana kavuşma sürecini, tarihi belgeler ışığında incelemektedir.

0 Yorumlar