Çanakkale Savaşları'nın kahramanlık destanları arasında, her birinin kendine özgü bir hikayesi vardır. Bu hikayelerden biri de Jandarma Genel Komutanlığı arşivlerinde saklanan, Üsteğmen Zahit'in son gecesinde yazdığı yürek burkucu vasiyetidir. 8 Ocak 1916 gecesi şehit olan bu kahraman subayın hikayesi, vatanseverliğin ve fedakarlığın en güzel örneklerinden birini sunar.
Sıradan Bir Gençten Kahraman Subaya
Şiran'ın Yetimoğlu köyünden Mustafa oğlu Zahit, 1882 yılında dünyaya geldiğinde, ileride Çanakkale'nin kahraman şehitleri arasında anılacağını kim bilebilirdi? 1903 yılında henüz 21 yaşındayken jandarma eri olarak askerlik hayatına başlayan Zahit, yedi yıl boyunca çeşitli görevlerde üstlerinin takdirini kazandı.
Başarılı hizmetleri sayesinde subay olmak için İstanbul Jandarma Subay Okulu'na gönderildi. İki yıllık zorlu eğitimi başarıyla tamamlayarak 25 Mart 1912'de teğmen rütbesiyle mezun oldu. Atandığı Sivas İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda gösterdiği başarılı performansla birçok ödül ve takdirname almaya hak kazandı.
Çanakkale Yolculuğu ve Kerevizdere'deki Kahramanlık
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Zahit'in hayatı yeni bir döneme girdi. Ankara Seyyar Jandarma Alayı emrine atanan teğmen, İzmir'de Enver Paşa ve Mareşal von Der Goltz tarafından denetlendi. Savaş yapabilecek durumda oldukları tespit edilen alay, 62. Piyade Alayı adıyla 20. Tümen bünyesinde Çanakkale Cephesi'ne gönderildi.
Çanakkale'nin en kanlı muharebelerinin yaşandığı Kerevizdere'de konuşlanan 62. Alay'ın I. Tabur 3. Bölüğü, Şehitler Tepesi'nde çetin savaşlara katıldı. Burada Türk ve İngiliz siperleri arasındaki mesafe bazen sadece 3-4 metreye kadar iniyordu. Bu yakınlık, her iki tarafın da nefes alışını hissedebildikleri, ölüm kalım mücadelesine dönüşmüştü.
Liderlik ve Fedakarlık Örneği
14 Eylül 1915'te üsteğmenliğe yükseltilen Zahit, bir bölük komutanının şehit olması üzerine bu göreve atandı. Uzun boylu, sarışın ve yakışıklı olan bu genç subay, yeni görevinde tükenmez bir enerjiyle çalıştı. Gece gündüz demeden, erleriyle birlikte yıkılan siperleri onarıyor, düşmanın verdiği zararları kısa sürede gideriyordu.
Alay Komutanı Binbaşı Nazmi Toker, Üsteğmen Zahit'i dinlendirmek için başka bir bölükle değiştirmeyi düşündü. Ancak Zahit, bölgesine alıştığını, girdisini çıktısını öğrendiğini belirterek yerinin değiştirilmemesini rica etti. Bu kararlılığı, onun ne kadar fedakar ve sorumlu bir subay olduğunu gösteriyordu.
Son Savaş ve Şehadet
8 Ocak 1916 gecesi, düşmanın çekilme hazırlığı yaptığını fark eden Üsteğmen Zahit, bütün bölüğüyle birlikte saldırıya geçti. Gecenin karanlığında başlayan çetin muhaberede, işaret fişekleri ve aydınlatma mermileri geceyi gündüze çeviriyordu. "Allah Allah" sesleri ve "İleri, ileri" haykırışları arasında süngü şakırtıları duyuluyordu.
Bölüğünün en başında savaşan Üsteğmen Zahit, yakınında patlayan bir mayınla yere serildi ve kısa süre sonra şehit oldu. Çanakkale Savaşları'nın son şehitlerinden biri olarak tarihe geçti.
Yürek Burkucu Vasiyet
Şehit subayın cenazesi hazırlanırken cebinde, eşi Hanife Hanım'a yazılmış ancak gönderilemeyen bir vasiyet mektubu bulundu. Bu mektup, bir Türk subayının vatan sevgisini ve aile bağlılığını en güzel şekilde özetliyordu:
Vasiyetinde eşine hitaben yazılan satırlar, hem bir kocanın sevgisini hem de bir şehadet aşkını yansıtıyordu. "Vatan uğruna şehit olursam bana ne mutlu" diyen Zahit, eşinden yüksek sesle ağlamamasını istiyordu.
Mektubun içinde ayrıca kırmızı kurdeleye bağlı sarı saçlar vardı - bunlar şehidin biricik kızı Nahide'ye aitti. Bu küçük detay, bir babanın evladına olan sevgisini gösteriyordu.
Unutulmayan Hatıra
Üsteğmen Zahit'in bugün ne bir fotoğrafı ne de bilinen bir mezarı bulunuyor. Çanakkale'de can veren binlerce şehit gibi o da gönüllerimizde yaşamaya devam ediyor. Aziz hatırası, Türk milletinin vatan sevgisi ve fedakarlık ruhunun en güzel örneklerinden biri olarak hafızalarda yer ediyor.
Bu hikaye, Erol Mütercimlerin "Gelibolu 1915" kitabından aktarılan gerçek bir yaşanmışlıktır. Çanakkale ruhunun ne anlama geldiğini, bir milletin vatanı için neler yapabileceğini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Sonuç: Yaşayan Miras
Üsteğmen Zahit'in hikayesi, sadece geçmişin kahramanlık öyküsü değil, aynı zamanda bugünün gençlerine ilham veren bir mirastır. Onun vasiyetindeki "Şehitlik bana yeter" sözleri, vatan sevgisinin en yüce ifadesidir.
Çanakkale'nin bu kahraman şehidi, adı bilinmese de ruhu ebediyen yaşayacak olan binlerce yiğidin temsilcisidir. Onların hatırası, Türk milletinin kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak gelecek nesillere aktarılmaya devam edecektir.

0 Yorumlar