Türk tarihinin en az bilinen ama en etkileyici liderlerinden biri olan Sulu Kağan, 8. yüzyılda Orta Asya'nın siyasi dengelerini değiştiren stratejik bir dehadı. Arapların "Ebu Müzahim" (Eziyet Çektiren) lakabını taktığı bu Türgiş hükümdarı, diplomasi ve askeri dehayı bir araya getirerek devletini zirveye taşıdı.
Akıllı Diplomasi: Göktürklerle İttifak
717 yılında Türgiş tahtına çıkan Sulu Kağan, ilk işi olarak çağdaşı Bilge Kağan ile karşı karşıya gelmek yerine stratejik bir hamle yaptı. Göktürk Kağanı'nın kızıyla evlenerek ve kendi kızını ona vererek çifte evlilik bağıyla güçlü bir ittifak kurdu. Bu zekice hareket, Türgişleri Göktürk konfederasyonunun en nüfuzlu gücü haline getirdi.
On-Ok kabilelerini tek bayrak altında toplayan Sulu Kağan, yaklaşık 200.000 kişilik etkileyici bir ordu oluşturdu. 719'da gerçekleştirdiği Tokmak seferi, askeri gücünü tüm Orta Asya'ya gösterdi.
Emevi Tehdidi ve Maveraünnehir Mücadelesi
Türgiş Kağanlığı için asıl sınav, batıdan gelen Emevi tehlikesiyle başladı. İran'ı ele geçiren Araplar, artık Maveraünnehir bölgesine doğru ilerliyordu. 714'te askeri garnizonlarını Merv'e taşıyan Emeviler, Orta Asya'nın iç kesimlerine ulaşma planlarını hayata geçirmeye çalışıyordu.
Ancak bu kez karşılarında yerel beyler değil, güçlü bir Türk devleti vardı. Dahası, arkasında yaklaşık 400.000 kişilik ordusuyla Göktürk Kağanlığı'nın desteğini alan Sulu Kağan, Emeviler için ciddi bir engel oluşturuyordu.
Kan ve Zafer: Emevilerle Büyük Çatışmalar
722 yılından itibaren Sulu Kağan, Maveraünnehir'deki şehirlerini kaybeden yerel beylerin yardım çağrısına cevap verdi. Horasan Valisi Said b. Amr'ın Hocent'te gerçekleştirdiği katliam, bölge halkının Araplara karşı kinini körüklerken Türgişleri kurtarıcı olarak görmelerine neden oldu.
Said b. Amr'ın Taşkent'i ele geçirme girişimi tam bir felaketle sonuçlandı. Türgiş ordusunun ağır darbesi, Emevi hakimiyetini temelden sarstı ve bölgede ayaklanmalar zincirini tetikledi.
Semerkant Kuşatması ve Büyük Pusu
729'da Cüneyd b. Abdurrahman'ın vali olarak atanmasıyla durum kısmen sakinleşti. Ancak Sulu Kağan'ın Semerkant'ı bir yıl kuşatması, bölgedeki gerginliği artırdı. Kuşatma başarısız olsa da Türgiş gücü hâlâ bölgenin korkulu rüyasıydı.
Sulu Kağan'la hesaplaşmak isteyen Cüneyd, 12.000 kişilik ordusuyla peşine düştü. Sonuç? Tam bir fiyasko. Türgişlerin kurduğu pusuda yaklaşık 10.000 Emevi askeri hayatını kaybetti. Cüneyd ancak Horasan'dan gelen 40.000 kişilik takviye ordusu sayesinde canını kurtarabildi.
"Eziyet Çektiren" Lakabının Hikayesi
Sulu Kağan'ın Arap ordularına karşı kazandığı bu sürekli zaferler, Emeviler arasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. O kadar çok yenilgiye uğramışlardı ki, ona "Ebu Müzahim" yani "Eziyetin Babası" veya "Eziyet Çektiren" lakabını taktılar. Bu lakap, bir Türk liderinin Arap dünyasında yarattığı dehşetin en somut kanıtıdır.
Sürekli kayıplar veren Emeviler, sonunda Sulu Kağan'la savaşmak yerine diplomasi yolunu aramaya başladılar.
Göktürk Kağanlığı'nın Zayıflaması ve Türgiş Bağımsızlığı
Sulu Kağan'ın yükselişi sırasında Göktürk Kağanlığı iki büyük kayıp yaşadı. 730'da Kültigin, 734'te ise Bilge Kağan vefat etti. Bu gelişmeler Göktürkleri istikrarsızlığa sürüklerken, Türgişlere daha özgür hareket etme imkanı sundu.
İlginç olan, Sulu Kağan'ın zayıflayan Göktürk tahtına talip olmak yerine batıdaki İslam fetihlerine karşı mücadelesine devam etmeyi tercih etmesiydi. Bu seçim, onun stratejik önceliklerini ve Türgiş Kağanlığı'nın bağımsız bir güç olarak konumlanma iradesini gösteriyordu.
Tarihte Sulu Kağan'ın Yeri
Türk tarihinin pek bilinmeyen kahramanlarından Sulu Kağan, 8. yüzyılda İslam fetihlerinin Orta Asya'da ilerlemesini durduran en önemli figürlerden biriydi. Diplomasi ve savaş stratejisini ustalıkla birleştiren bu lider, Türgiş Kağanlığı'nı döneminin süper güçlerinden biri haline getirdi.
"Eziyetin Babası" lakabı, düşmanlarının bile onu takdirle andığını gösteriyor. Türk tarihinde böylesine etkileyici bir askeri ve siyasi miras bırakan Sulu Kağan, bugün hak ettiği ilgiyi görmese de unutulmaması gereken bir dehadır.
Kaynak: Prof. Dr. Tufan Gündüz, Türklerin Kısa Tarihi, s. 98-100
0 Yorumlar