Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının son dönemlerine dair anlatılan hikayeler, onun liderlik anlayışını ve ülkesine olan bağlılığını en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Ölümünden sadece otuz altı gün önce yaşanan bir olay, Atatürk'ün son nefesine kadar Türkiye'nin geleceğini düşündüğünü kanıtlayan en etkileyici örneklerden biri.
Hastalık Döneminde Bile Durmayan Bir Vizyon
1938 yılının kasım ayında, Atatürk'ün sağlık durumu son derece ciddiydi. Doktorlar, ağır hasta olan Cumhuriyetin kurucusunun zaman alan meselelerle uğraşmamasını kesinlikle tavsiye etmişlerdi. Ancak Başbakan Celal Bayar'ın hafta sonu ziyaretinde yaşananlar, Atatürk'ün karakterini bir kez daha ortaya koyacaktı.
Beş Dakikalık İzin, Saatlerce Süren Bir Çalışma
Celal Bayar, hazırlığı tamamlanmış üçüncü beş yıllık plan dosyasını getirmiş ve birkaç temel konuda Atatürk'ün fikrini almak istiyordu. Doktorlar bu görüşme için yalnızca beş dakika izin verdiler. Ancak yaşananlar, Atatürk'ün devlet adamlığının ve sorumluluğunun bir göstergesiydi.
Bayar'ın Anlattıkları
Celal Bayar'ın bu özel anı şu sözlerle aktarması, tarihi bir belge niteliği taşıyor:
Atatürk, sanki hasta değilmiş gibi, dinç ve alakalı bir şekilde dosyanın ne olduğunu sordu. "Üçüncü beş yıllık planın son şekli" cevabını alınca hemen harekete geçti. Şezlongunu ayarlattı, bir yastık istedi ve Bayar'a yanına oturmasını söyledi.
Geleceği Gören Lider
Toplantı devam ederken, Atatürk'ün ilgisi giderek artıyordu. Beş dakikalık süre çoktan geçmişti. Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak içeri girdiğinde, Atatürk ona da katılmasını söyledi: "Gel Soyak, sen de dinle, Başbakan çok güzel şeyler anlatıyor."
Geleceğe Dair Uyarılar
Plan başlıklarını dinlerken Atatürk, uluslararası konjonktürü de değerlendirdi ve şu önemli tespitte bulundu:
"Ufukta yeni bir dünya savaşının bulutları var. Acele edin. Bunların çoğu ordu ve halk ihtiyaçları için şart olan tesisler, Allah muvaffak etsin acele edin."
Bu sözler, bir yıl sonra patlak verecek İkinci Dünya Savaşı'nı öngören keskin bir siyasi zekanın ürünüydü.
Kendini Değil, Ülkesini Düşünen Devlet Adamı
Celal Bayar'ın anılarında vurguladığı en çarpıcı detay şu: Birkaç gün önce komadan çıkmış olan Atatürk, bu görüşme boyunca kendi sağlığıyla ilgili tek bir kelime bile etmedi. Tüm dikkati, Türkiye'nin geleceği ve planların bir an önce hayata geçirilmesi üzerine odaklanmıştı.
Atatürk'ün Liderlik Mirası
Bu olay, Atatürk'ün liderlik anlayışını özetleyen mükemmel bir örnektir:
- Sorumluluk bilinci: Ölüm döşeğinde bile görevini yapmaya devam etti
- Vizyon sahibi olmak: Gelecekteki tehlikeleri öngördü
- Özverili hizmet: Kendi acılarını hiç dile getirmedi
- Stratejik düşünce: Ülkenin ihtiyaçlarını önceliklendirdi
Sonuç: Unutulmaz Bir Vatan Sevgisi Dersi
Atatürk'ün ölümünden otuz altı gün önce yaşanan bu anı, genç kuşaklara önemli mesajlar veriyor. Gerçek liderliğin, kişisel çıkarları değil ülkenin geleceğini düşünmek olduğunu; vatan sevgisinin sözde değil özde yaşanması gerektiğini gösteriyor.
Bu hikaye, Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün boş bir söz olmadığını, onun bu duyguyu son nefesine kadar yaşadığını kanıtlayan tarihi bir belgedir.
Not: Bu yazı, Cemal Kutay'ın "Atatürk Olmasaydı" (İstanbul 1998) ve Ahmet Gürel'in "Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar" (Mayıs 2009) eserlerinden alınan bilgiler ışığında hazırlanmıştır.

0 Yorumlar