Londra'daki Imperial War Museum'da (Kraliyet Savaş Müzesi) sergilenen bir tüfek, üzerindeki sayısız çentikle ziyaretçilerin dikkatini çekmektedir. Ancak bu sıradan bir savaş silahı değildir; Osmanlı tarihinin en acı ihanetlerinden birinin sessiz tanığıdır.
Çentikli Tüfeğin Yolculuğu
"Lee-Enfield Rifle, 7.7 mm" etiketiyle sergilenen bu piyade tüfeği, olağanüstü bir geçmişe sahiptir. Çanakkale Cephesi'nde İngiliz kuvvetlerinden ele geçirilen silah, önce Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya hediye edilir. Enver Paşa ise tüfeği Hicaz Emiri Şerif Hüseyin'e gönderir.
Peki bu tarihi silahın son sahibi kimdir? Cevap şoke edicidir: "Arabistan Kahramanı" namıyla anılan İngiliz casusu Thomas Edward Lawrence!
Hicaz İsyanı: Sırttan Hançerlenen Devlet
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu, Mekke ve Medine gibi kutsal şehirlerin savunması için Cemal Paşa'yı görevlendirir. O dönemde Hicaz bölgesinde, Hz. Muhammed'in (SAV) soyundan geldiklerini iddia eden Şerif ailesi hüküm sürmektedir.
Osmanlı'nın Gösterdiği İlgi ve İtina
Hicaz'ın özel konumu nedeniyle:
- Bölge Osmanlı'ya vergi ve asker verme yükümlülüğünden muaftır
- Aksine Osmanlı Hazinesi'nden sürekli altın desteği alır
- Padişahın özel hediyeleri "Surra Alayı" adı verilen törenlerle gönderilir
- Şerif ailesi mensupları yazları İstanbul Boğazı'ndaki lüks yalı ve köşklerde konaklar
Osmanlı Sarayı tarafından baş tacı edilen bu aile, devlete karşı en beklenmedik anda darbe vuracaktır.
2 Haziran 1916: İhanet Günü
İşte o meşhur tüfek, 2 Haziran 1916'da Osmanlı'ya karşı başlatılan isyanın ilk kurşununu atar. Sonrasında silah, isyanın anısı olarak casus Lawrence'a hediye edilir.
Tüfek Üzerindeki Çentiklerin Dehşet Verici Anlamı
Müzedeki resmi kayıtlara göre, tüfeğin dipçiğindeki çentikler korkunç bir hikaye anlatır:
Büyük çentikler: Lawrence'ın bizzat vurduğu Türk subaylarını simgeler Küçük çentikler: Şehit edilen rütbesiz Türk askerlerini temsil eder
Lawrence, Çanakkale'nin intikamını bu vahşi yöntemle almış olur.
Hicaz İsyanının Vahşeti
İsyan öylesine acımasız bir hal alır ki, asiler Mekke'deki hastanede yatan Türk askerlerini hasta yataklarında bile şehit ederler. Emperyalistlerle iş birliği yapan, İngilizlerin desteğini arkasına alan bu güçler, Osmanlı'yı en zayıf anında sırtından hançerler.
Fahri Paşa'nın Destansı Direnişi
Tüm bu vahşete karşı, Fahri Paşa komutasındaki bir avuç Türk askeri, Hz. Muhammed'in (SAV) kabrini korumak için Birinci Dünya Savaşı'nın en zorlu mücadelelerinden birini verir.
Bu kahramanlar mücadelelerini unutulmaz bir marşla dile getirirler:
"Bırakmayız Medine'de yatanı, Can veririz, kurtarırız vatanı..."
Bir İhanet Simgesi
Bu tüfek, üç aşamalı bir hikayenin sembolüdür:
- Çanakkale'de İngilizlerin başını çektiği emperyalist saldırıya karşı kahramanca direnen Türk askerlerince ele geçirilir
- İstanbul'da iyi niyetle Hicaz Emiri'ne hediye edilir
- Hicaz'da İngiliz casusuna verilerek Türk askerlerini şehit etmek için kullanılır
Sonuç: Tarihten Alınacak Dersler
Prof. Dr. Cengiz Kuday'ın paylaştığı bu tüfeğin fotoğrafı ve hikayesi, tarihin acı bir dersidir. Çanakkale'de emperyalizme karşı canları pahasına savaşan askerlerimizin ele geçirdiği silah, nasıl olur da aynı emperyalistlerin hizmetinde Türk kanı dökmek için kullanılır?
Bu tüfek, sadece bir savaş silahı değil; ihanet, emperyalizm ve milli mücadelenin iç içe geçtiği karmaşık tarihin somut bir belgesidir. Londra'daki müzede sessizce duran bu silah, "Araplar bizi neden sattı?" sorusunun en acı cevabını vermektedir.
Tarih, unutulmaması gereken derslerle doludur. Bu tüfeğin hikayesi de bunlardan biridir ve gelecek nesillere aktarılması gereken önemli bir hatırlatmadır.
Not: Bu yazı, Prof. Dr. Cengiz Kuday'ın araştırmaları ve Imperial War Museum'un resmi kayıtları referans alınarak hazırlanmıştır.

0 Yorumlar