Türk tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak kabul edilen 17 Kasım 1922 tarihi, son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahdettin'in İstanbul'dan kaçtığı gecedir. Bu olay, sadece bir padişahın firarı değil, aynı zamanda asırlık bir imparatorluğun son nefesinde yaşanan ihanet hikayesinin doruk noktasıdır.
Şafak Sökmeden Başlayan Kaçış Planı
17 Kasım 1922 Cuma günü, saat 04:00'te İstanbul derin uykudayken, Yıldız Sarayı'nda tarihi bir dram yaşanıyordu. Sultan Vahdettin, 9 yaşındaki şehzadesi Ertuğrul Efendi ve 10 kişilik maiyetiyle birlikte sarayın arka kapısından sessizce çıktı.
Bu kaçış operasyonu önceden planlanmıştı. Padişah ve beraberindekiler, İngilizlerin sağladığı iki Kızılhaç ambulansına binerek Balmumcu-Beşiktaş güzergahından Dolmabahçe Saray rıhtımına doğru yola çıktılar. İngiliz taburunun selam duruşu eşliğinde gerçekleşen bu sahne, tarihimizin en acı tablolarından biriydi.
İstanbul'dan Malta'ya: Bir İhanet Hikayesi
Dolmabahçe rıhtımında Sultan Vahdettin'i, İngiliz yetkili Neville Henderson bekliyordu. İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington eşliğinde açıkta bekleyen İngiliz Malaya zırhlısına çıkan son padişah, İngiliz bayrağını selamlayarak gemiye adım atmıştı.
Bu anın sembolik önemi düşünüldüğünde, 1453 yılında İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in torunlarından birinin, aynı şehri işgal eden güçlere sığınması tarihin acı bir ironisi olarak karşımıza çıkar.
Vahdettin Neden Kaçmayı Seçti?
Sultan Vahdettin'in kaçış kararının arkasında birden fazla neden vardı:
Milli Mücadele'ye Karşı Aldığı Tavır
Vahdettin, Anadolu'da süren Milli Mücadele'ye başından beri karşı çıkmıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ü görevden almış, rütbe ve nişanlarını söktürmüş, hatta kendisi ve silah arkadaşları hakkında idam kararı bile çıkartmıştı. Bu tutumu, TBMM tarafından "hain" ilan edilmesine neden olmuştu.
Artan Baskı ve Tecrit
1922 yılının sonlarına doğru Sultan Vahdettin giderek daha fazla köşeye sıkışmıştı:
- 19 Ekim 1922'de Refet Paşa'nın TBMM adına Trakya'yı teslim almak için İstanbul'a gelmesi
- 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması
- 4 Kasım'da Tevfik Paşa Hükümeti'nin istifası
- 5 Kasım'da Ali Kemal'in kaçırılıp linç edilmesi
Bu gelişmeler karşısında Sultan Vahdettin, hayatının tehlikede olduğunu düşünmeye başlamıştı.
İngilizlerle Yapılan Gizli Görüşmeler
6 Kasım 1922'de Sultan Vahdettin, İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold ile üç buçuk saat süren kritik bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşmede padişah, Kemalistleri "Bolşevik" olarak nitelendirmiş ve İngilizlerden koruma talep etmişti.
16 Kasım 1922'de Sultan Vahdettin, General Harington'a resmi bir mektup göndererek iltica talebini dile getirmişti:
"İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devletine sığınır ve bir an önce İstanbul'dan başka bir yere götürülmemi talep ederim."
Kaçışın Ardındaki İngiliz Hesabı
İngilizler, Sultan Vahdettin'e yardım etmelerinin arkasında stratejik çıkarları vardı. Padişahın "halifelik" sıfatından yararlanarak dünya çapındaki Müslüman toplulukları kontrol etmeyi planlıyorlardı. Ancak bu plan, Atatürk'ün öngörüsüyle bozuldu.
TBMM'nin 18 Eylül 1922'de aldığı kararla Vahdettin'in halifelik yetkileri elinden alınmış ve Abdülmecit Efendi halife seçilmişti. Bu durum, İngilizlerin Vahdettin'den beklediği faydayı ortadan kaldırmıştı.
Malta'dan San Remo'ya: Sürgün Yılları
Malta'ya ulaştığında artık ne sultan ne de halife olan Vahdettin, İngilizler için de işlevsiz hale gelmişti. "Kullan-at" politikası gereği, İngilizler eski padişahtan kurtulmak istediler.
Hicaz Kralı Şerif Hüseyin'in daveti üzerine 21 Ocak 1923'te Mekke'ye, oradan İsviçre'ye ve sonunda İtalya'nın San Remo şehrine gönderildi. 20 Mayıs 1923'te yerleştiği 40 odalı Manolya Kasrı'nda saray hayatını sürdürmeye çalıştı.
Finansal Durum ve Son Yıllar
Sultan Vahdettin'in kaçarken yanında götürdüğü para miktarı konusunda farklı kaynaklarda farklı rakamlar yer alır:
- Osmanlı Bankası'ndan çekilen 35-70 bin İngiliz lirası
- Hesabında bulunan 23 bin altın
- Sandık dolusu mücevher ve 3000 Osmanlı altın lirası
Ancak San Remo'daki lüks yaşam ve çevresindeki kişilere yaptığı harcamalar nedeniyle parası tükenen eski padişah, 1926 yılında borç içinde hayatını kaybetti.
Tarihi Değerlendirme ve Sonuç
Sultan Vahdettin'in 17 Kasım 1922'deki kaçışı, sadece bir kişinin dramı değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde yaşadığı en kritik dönemlerden birinin sembolüdür. Bu olay, liderlik ve vatan sevgisi konularında gelecek nesillere önemli dersler vermektedir.
Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği İstanbul'u, son padişahın işgalcilere sığınarak terk etmesi, tarihimizin en dramatik tezatlarından biridir. Bu olayın bizlere öğrettiği en önemli ders, kritik anlarda alınan kararların tarihe nasıl damga vurabileceğidir.
Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte, bu karanlık sayfa kapanmış ve Türk milleti kendi kaderini tayin etme hakkını sonsuza dek elde etmiştir.
Bu yazı, tarihimizin önemli dönüm noktalarından birini objektif bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır. Kaynak eserler ve arşiv belgeleri referans alınarak hazırlanmıştır.

0 Yorumlar