Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Ölümsüzlüğün Eşiğinde Ölüm: Acının Şiirle Dansı


Ölümsüzlüğün Eşiğinde Ölüm Şiiri - Mahmut Koç

ÖLÜMSÜZLÜĞÜN EŞİĞİNDE ÖLÜM
 
Ölmemek için yalvardığım geceler,
Ağlamamak için yüreğimi dağladığım günler aklımda.
Ağlıyorum şimdi dostum ağlıyorum,
Ölmek için yalvarıyorum,
Ama ne fayda...
 
Sığmadım biliyorum,
Koskoca dağlara sığmadım.
Daracık bir mezarın bile,
Ne kadar geniş olduğunu anlayamadım. 

Yoksunuz şimdi hiçbiriniz yok,
Dostluklar hayal oldu.
Ağlamak kadar acı gülmek şimdi.
Ne etsin bu deli gönül ha,
Ne etsin...
Sığmaz iken dağlara,
Dört duvar arası ova oldu şimdi.
 
Vurdular dostum vurdular,
Ölümsüzlük kurşunuyla vurdular.
Kan yerine ızdırap akıyor yaralarımdan,
Yaş yerine kan dökülüyor kirpiklerim arasından,
Ve her gece yoktan yere ölürken,
Yarim düşüyor aklıma,
Ve acılar içinde kıvranırken,
Bir kez daha tadıyorum,
Ölümsüzlüğün eşiğinde ölümü.
 
Mahmut KOÇ
15.06.2002 Cumartesi

Mahmut Koç'un 2002 yılında kaleme aldığı "Ölümsüzlüğün Eşiğinde Ölüm" şiiri, insan ruhunun en karanlık koridorlarında yankılanan bir çığlık. Bu dizeler, sadece bir şiir değil; yaşamın ve ölümün paradoksal sarmalında kıvranan bir yüreğin itirafı.

Çelişkilerin Şiiri: Yaşamak mı, Ölmek mi?

Şiir, hayatın en büyük çelişkilerinden biriyle açılıyor: Bir zamanlar ölmemek için yalvaran şair, şimdi ölmek için yakarıyor. Bu dönüşüm, sadece fiziksel bir değişim değil; ruhsal bir kırılmanın, bir çöküşün manifestosu.

"Ölmemek için yalvardığım geceler" dizesi, yaşama tutunma içgüdüsünü hatırlatırken, "ölmek için yalvarıyorum" ifadesi, acının nasıl da insanı en temel dürtülerinden uzaklaştırabileceğini gösteriyor. Bu ikilem, modern insanın varoluşsal sancısının ta kendisi.

Dar Bir Mezarın Genişliği

Şiirin en çarpıcı imgelerinden biri, mekân algısındaki değişim. "Koskoca dağlara sığmadım" diyen şair, ruhu dağlara sığmayan bir insanın, ölümün daracık mezarını nasıl kabullenebileceğini sorguluyor.

Bu dizeler, özgürlük arayışının trajik sonunu anlatıyor. Dağlar, özgürlüğün ve sınırsızlığın sembolüyken, mezar ise son sınırlılığı temsil ediyor. İronik olan şu ki, yaşarken dağlara sığmayan ruh, ölümde dört duvar arasına mahkûm oluyor.

Dostlukların Hayale Dönüşü

"Yoksunuz şimdi hiçbiriniz yok / Dostluklar hayal oldu" dizeleri, yalnızlığın en acı tanımı. Burada şair, sadece fiziksel bir yalnızlıktan değil, ruhsal bir terkedilmişlikten bahsediyor. Dostlar var ama yok, görünürler ama dokunamazsın.

"Ağlamak kadar acı gülmek şimdi" ifadesi ise duygusal iflastan söz ediyor. Acının normalleştiği, sevinçlerin bile acıya dönüştüğü bir ruh hali. Bu, depresyonun şiirsel anatomisi.

Ölümsüzlük Kurşunu: Metaforik Yara

"Ölümsüzlük kurşunuyla vurdular" dizesi, şiirin en güçlü paradoksunu içeriyor. Ölümsüzlük, genellikle bir lütuf, bir armağan olarak algılanır. Ancak burada bir silaha, bir yaralama aracına dönüşüyor.

Şair, belki de sanat yoluyla, belki de acı yoluyla "ölümsüzleşmiş" ama bu ölümsüzlük, bir nimet değil bir lanet. Her gün ölüp her gün dirilmek, ebedi bir işkence. Yaralardan akan kan değil ızdırap; gözyaşları değil kan.

Gece, Yar ve Ölüm Üçlemesi

"Her gece yoktan yere ölürken, yarim düşüyor aklıma" dizeleri, aşkın ölümle olan kadim ilişkisini hatırlatıyor. Gece, bilinçaltının öne çıktığı, bastırılmış duyguların yüzeye çıktığı zamandır. Ve işte o zamanda, sevgili (yar) aklına gelir şairin.

Bu, bir teselli değil; aksine acının katlanarak artışıdır. Çünkü sevgili, ulaşılamaz olanın, kaybedilenin sembolüdür. Her hatırlayış yeni bir ölümdür.

Ölümsüzlüğün Eşiğinde Ölmek

Şiirin başlığı ve son dizesi, bu paradoksal durumu mükemmel özetliyor. Eşik, bir geçiş yeridir; ne tamamen burada ne tamamen orada. Şair, yaşamla ölüm arasında, bir limbo'da sıkışmış durumda.

"Ölümsüzlüğün eşiğinde ölüm" ifadesi, belki de sanatçının kaderi. Sanat yoluyla ölümsüzleşirken, her eserle biraz daha ölmek. Her dize, bir kan damlası; her mısra, bir gözyaşı.

Sonuç: Acının Poetikası

Mahmut Koç'un bu şiiri, acının nasıl bir sanat eserine dönüşebileceğinin kanıtı. 2002 yılının Haziran ayında, bir Cumartesi günü yazılmış bu dizeler, yirmi yıl sonra bile taze kalabilen evrensel bir acıya tanıklık ediyor.

Şiir bize şunu hatırlatıyor: Bazen yaşamak ölmekten, bazen de ölmek yaşamaktan zordur. Ve bazen insan, tam da ölümsüzleştiği anda en çok ölür.

Bu şiir, karanlıkta yol arayan her yüreğin aynası, acıyla dans eden her ruhun şarkısı. Çünkü sonuçta hepimiz, bir şekilde, ölümsüzlüğün eşiğinde ölüyoruz.


Mahmut Koç'un diğer şiirlerini ve yazılarını keşfetmek için blogu takip etmeye devam edin.

ESER YAZAR ADINA TESCİLLİDİR.
Her ne suretle olursa olsun kullanımı kesinlikle yasaktır. Kısmende olsa hiçbir şekilde yayınlanamaz, çoğaltılamaz, hangi kanalla olursa olsun dağıtılamaz.

Yorum Gönder

0 Yorumlar