Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatına damgasını vuran konulardan biri, dinin istismar edilmesine ve gösteriş aracı haline getirilmesine duyduğu derin rahatsızlıktır. Bu hassasiyet, onun genç yaşlarda Harp Okulu'nda bizzat tanık olduğu olaylarla şekillenmiştir.
Harp Okulu'nda Yaşanan Çelişki
Mustafa Kemal ve yakın dostu Ali Fuat (Cebesoy), Harp Okulu'ndaki ilk günlerinde dinin nasıl bir zorlama ve gösteriş unsuruna dönüştürüldüğünü gösteren çarpıcı bir olayla karşılaşırlar. Bu deneyim, genç Mustafa Kemal'in düşünce dünyasında önemli bir yer tutacaktır.
Aptessiz Namaz Paradoksu
Okulda vakit namazlarından biri için tüm öğrenciler camide toplanacaktır. Ancak ortada ciddi bir çelişki vardır: İkibinden fazla öğrencisi olan okulda sadece yedi ya da sekiz musluk bulunmaktadır. Bu durum, öğrencilerin ve subayların namaz vaktinden önce abdest almasını fiilen imkansız kılmaktadır.
Mustafa Kemal ve Ali Fuat, erken hareket ederek musluk sırasına girmeyi başarırlar ve abdest alabilirler. Ancak Ali Fuat, dahiliye subaylarının öğrencileri bilerek abdetsiz bir şekilde namaza götürdüklerini fark eder.
Mustafa Kemal'in Tepkisi ve Öngörüsü
Bu duruma büyük tepki gösteren genç Mustafa Kemal, Ali Fuat'a kulağına eğilerek şu anlamlı sözleri söyler:
"İslam dininde zorlama yoktur. Oysa padişah aralıksız her gün beş vakit, cemaatle birlikte namaz kılmak için irade yayınlamıştır. Bu zorlama değil de nedir? Fuat, şunu asla unutma ki, bir gün dinin gösteriş haline getirilmesine son vermedikçe bu millet daha çok sıkıntı çeker."
Bu Sözlerin Önemi
Mustafa Kemal'in bu sözleri, birkaç önemli noktaya işaret etmektedir:
- Din ve Zorlama Çelişkisi: İslam'ın özünde zorlama olmamasına rağmen, padişahın iradesiyle dinin bir baskı aracına dönüştürülmesi
- Şekilcilik Eleştirisi: Abdest almadan namaza götürülen öğrencilerin durumu, dindarlığın sadece görünüş meselesi haline getirildiğini göstermektedir
- Geleceğe Dair Vizyon: Genç yaşta bile Mustafa Kemal, dinin istismar edilmesinin topluma vereceği zararı öngörmüştür
Bir Liderin Oluşum Süreci
Harp Okulu'ndaki bu ve benzeri deneyimler, Mustafa Kemal'in din ve devlet ilişkisi konusundaki görüşlerinin temelini oluşturmuştur. O, dine değil, dinin siyasi ve toplumsal bir manipülasyon aracı olarak kullanılmasına karşı çıkmaktadır.
Bu anlayış, ileride Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ve laiklik ilkesinin benimsenmesinde kritik rol oynayacaktır. Mustafa Kemal için mesele, inancın kendisi değil, inancın samimiyetsiz bir gösteriş ve zorlama aracına dönüşmesidir.
Kaynak: Sinan Meydan, Sarı Paşam, Truva Yayınları, s.175-176
Bu yazı, Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlik yıllarındaki deneyimlerinin, onun toplumsal ve siyasi vizyonunu nasıl şekillendirdiğini anlamak açısından önemli bir pencere sunmaktadır.

0 Yorumlar