10 Kasım 1938, Türk tarihinin en acı günlerinden biridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu bu tarihi gün, sadece bir liderin kaybı değil, bir dönemin sona erişi anlamına geliyordu. Peki o sabah Dolmabahçe Sarayı'nda neler yaşandı? Atatürk'ün son nefesine kimler tanık oldu?
Son Geceden Sabaha: 9-10 Kasım 1938
9 Kasım 1938 akşamı, Atatürk'ün sağlık durumu giderek kötüleşiyordu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gün içinde üç ayrı bildiri yayımlamıştı. Özellikle gece yarısı yayımlanan son bildiride "umumi durumun tehlikeli bir hal aldığı" açıklanmıştı.
Gece yarısı bildirisi şu şekildeydi:
"Saat 20.00'den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vehamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33'tür."
Bu rakamlar, tıbbi açıdan durumun ne kadar kritik olduğunu gösteriyordu. Nabzın 132'ye çıkması ve solunum sayısının 33'e yükselmesi, vücudun son direncini gösterdiğinin işaretiydi.
10 Kasım Sabahı: Son Beş Dakika
10 Kasım 1938 sabahı saat 9.00'a beş kala, Dolmabahçe Sarayı'nın yatak odasında derin bir sessizlik hakimdi. Odada bulunanlar, tarihin en acı anlarından birine tanıklık etmek üzereydiler.
Odadaki İsimler
Atatürk'ün son anlarında başucunda şu isimler bulunuyordu:
- Operatör Mim Kemal - Sağ tarafta başucunda
- Dr. Kamil Berk - Başını Mim Kemal'in omuzuna dayamış, gözyaşları içinde
- Prof. Dr. Akil Muhtar Özden - Odada telaşla dolaşıyor, "Aman Yarabbi" diye mırıldanıyordu
- Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe - Yatağın sol tarafında
- Ve bu anları bizlere aktaran gözlemci
Saat 9.05: Son Bakış
Saat tam 9'u 5 geçiyordu. O ana kadar kapalı olan gözleri birdenbire açıldı. Tanıkların ifadesine göre, gök mavisi gözlerinde hala o bilinen çelik parıltısı vardı.
Bir an için sert bir hareketle başını sağa çevirdi. Bu hareket, sanki son bir selamlamaydı - sevdiği milletine askerce bir veda. Birkaç saniye sonra, büyük lider son nefesini verdi.
Son İşlemler ve Açıklama
Operatör Mim Kemal gözlerini kapatırken, Dr. Mehmet Kamil çenesini bağladı. Odadaki herkes gözyaşları içindeydi. Yapılması gereken resmi işlemler vardı ve süratle yerine getirilmeliydi.
Aynı gün öğleye doğru gazeteler fevkalade nüshalar çıkardı. Müdavi ve müşavir tabiplerin hazırladığı son rapor ile hükümetin resmi tebliği yayımlandı. Türkiye, en büyük kaybını öğreniyordu.
Bir Dönemin Sonu, Bir Mirासın Başlangıcı
10 Kasım 1938, fiziksel olarak Atatürk'ün aramızdan ayrıldığı gün olsa da, fikirleri, ilkeleri ve bıraktığı miras bugün de yaşamaya devam ediyor. Her yıl 10 Kasım'da saat 9.05'te ülke genelinde çalan sirenler, o anı hatırlatıyor ve bizi bir araya getiriyor.
Atatürk'ün son anlarına tanık olanların aktardıkları, sadece tarihi bir belge değil, aynı zamanda büyük bir liderin nasıl sevilebildiğini ve ne kadar iz bırakabileceğini gösteren duygusal bir tanıklık.
Huzur içinde yat Atam. Bize gösterdiğin yolda ilelebet yürüyeceğiz.
10 Kasım'da tüm Türkiye, Atatürk'ü saygı ve özlemle anıyor. Siz de düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.

0 Yorumlar