Çanakkale Savaşı'nın en acı ve bir o kadar da destansı hikayelerinden biri, Türkiye'nin ilk kadın hemşirelerinden Safiye Elbi'nin hatıralarında yer alan Bekir Çavuş'un öyküsüdür. Bu hikaye, sadece bir askerin kahramanlığını değil, o dönemin tüm Mehmetçiklerinin vatan sevgisini ve görev bilincini gözler önüne sermektedir.
Reşit Paşa Vapuru: Denizde Savaşan Hastane
Çanakkale Savaşı sırasında Reşit Paşa vapuru, cepheden gelen yaralı askerlerin tedavi edildiği seyyar bir hastane olarak kullanılıyordu. Türk tıp tarihinin önemli isimlerinden Safiye Elbi, bu vapurda başhemşire olarak görev yapıyordu. Cephenin hemen arkasında konumlanan bu hastane gemisi, sayısız yaralı askerin hayatını kurtarmak için gece gündüz çalışıyordu.
Ölümle Dans Eden Bir Asker
Bekir Çavuş, cephenin ön saflarından ağır yaralı olarak getirildiğinde durumu son derece kritikti. Ayağında kangren oluşmuş, aşırı kan kaybetmişti. Yapılan acil ameliyatla ayağı kesilmesine rağmen, gangrenin ilerlemiş olması ve kan kaybı nedeniyle hayatta kalma şansı oldukça düşüktü. Sağlık ekibi, ne yazık ki bekleyebilecekleri tek şeyin acı bir sonuç olduğunu biliyordu.
O Gece Sabaha Karşı: Vazifenin Çağrısı
Ameliyattan sonraki gece, sabaha karşı beklenmedik bir gelişme yaşandı. Genç bir Alman hastabakıcının telaşlı çağrısıyla uyanan Safiye Elbi, inanamadığı bir manzarayla karşılaştı. Bekir Çavuş, tek bacağıyla ayağa kalkmış, odada dolaşmaya çalışıyordu. Yaralarından kanlar süzülüyor, vücudu ateş içinde yanıyordu.
Safiye Hemşire'nin "Bu halde ayağa kalkılır mı?" sorusuna Bekir Çavuş'un verdiği cevap, Çanakkale ruhunun en saf haliyle özeti gibiydi:
"Emir geldi, emri yerine getirmek lazım! Tabi kalkacağım."
Son Nefeste Bile Vatan
Bekir Çavuş, hastalığın getirdiği ateş ve sayıklama halinde bile aklında sadece bir şey vardı: vazifesini tamamlamak. Ne sevdikleri ne ailesi, sadece kendisine verilen görev... Safiye Elbi'nin kollarında, sabaha karşı son nefesini verirken bile bu düşünceden vazgeçmedi.
Kansız, beyaz dudaklarından dökülen son sözleri ise tarihe not düşülmesi gereken bir vasiyetti:
"Emri yapamadım..."
Safiye Elbi'nin Gözünden
Türkiye'nin ilk kadın hemşirelerinden Safiye Elbi, Bekir Çavuş hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır:
"Fakat ben ona kani idim ki Bekir Çavuş vazifesini son derece yapmıştı."
Bu sözler, sadece bir hemşirenin değerlendirmesi değil, aynı zamanda o dönemin tüm Mehmetçiklerinin sergilediği olağanüstü fedakarlığın tanıklığıdır.
Çanakkale Ruhu Nedir?
Bekir Çavuş'un hikayesi, Çanakkale ruhunu anlamak için belki de en çarpıcı örneklerden biridir. Bu ruh:
- Görev bilinci ve sorumluluk duygusu
- Bireysel çıkarların ötesinde vatan sevgisi
- Son nefese kadar mücadele azmi
- Kahramanlığın gösterişsiz, saf hali
Çanakkale'de savaşan onbinlerce Mehmetçik, tıpkı Bekir Çavuş gibi, kendi acılarını, hastalıklarını, ölümü bile düşünmeden sadece vatanlarını koruma düşüncesiyle hareket etmişlerdir.
Unutulmaması Gereken Miras
Bugün, 100 yılı aşkın bir süre sonra, Bekir Çavuş'un hikayesi bize çok şey anlatıyor. O dönemin insanlarının sahip olduğu değerler, fedakarlık anlayışı ve vatan sevgisi, gelecek nesillere aktarılması gereken bir mirastır.
Safiye Elbi gibi özveriyle çalışan sağlık personelinin tanıklığı sayesinde, bu hikayeler günümüze ulaşabilmiştir. Onların kaydettiği her anı, her hatıra, Çanakkale destanının yazılmasına katkı sağlamıştır.
Sonuç
Bekir Çavuş'un hikayesi, Çanakkale Savaşı'nın sadece askeri bir zafer olmadığını, aynı zamanda bir millet olarak kimliğimizin oluşumunda kritik bir dönüm noktası olduğunu göstermektedir. Her 18 Mart'ta Çanakkale şehitlerini anarken, Bekir Çavuş gibi isimsiz kahramanları da hatırlamalı, onların gösterdiği fedakarlığı ve vatan sevgisini gelecek nesillere aktarmalıyız.
Bu topraklar, Bekir Çavuş gibi sayısız kahramanın kanıyla sulanmış, onların fedakarlıklarıyla vatan olmuştur. Onların hatırasını yaşatmak, en büyük borcumuzdur.
Not: Bu yazı, Türkiye'nin ilk kadın hemşirelerinden Safiye Elbi'nin hatıralarından, Nusret Öker'in derlemesiyle günümüze ulaşan gerçek bir hikayeye dayanmaktadır.

0 Yorumlar