Cumhuriyet tarihinin en önemli reformlarından biri olan Harf İnkılabı, sadece eğitim sistemimizi değil, toplumsal yapımızı da kökten değiştirmiş bir devrimdir. Peki Atatürk, bu köklü değişimi halka nasıl anlatıyordu? Bugün sizlere, Tekirdağ'da yaşanan ve Prof. Dr. Zeynep Korkmaz'ın "Belgelerle Türk Dili" adlı eserinde yer alan etkileyici bir anekdotu aktaracağım.
Sokakta Bir Tesadüf: Gazi ile Hoca Efendinin Karşılaşması
Atatürk'ün yurt gezilerinin en belirgin özelliği, halkla doğrudan temas kurma arzusuydu. Tekirdağ'ı ziyareti sırasında sokaklarda yürürken, Eczacı Ekrem Bey'in eczanesi önünde sarıklı, cüppeli bir zata rastladı. Bu kişi, Eski Cami İmamı Mevlana Mustafa Özeren'di.
"Hoca efendi... Hoca efendi..." diye seslenen Atatürk, imamı yanına çağırdı. İkili birlikte merkez eczanesine girerek bir masanın etrafında toplandılar. O an, eğitim tarihimiz açısından son derece önemli bir diyalogun başlangıcı olacaktı.
Pratik Bir Ders: Arap Harfleriyle Yazılan Ayet
Atatürk, Hoca Efendiye şu ayeti yazdırdı: "Vettini vezzeytuni ve turi sinin ve hazel-beledil emin..."
Hoca, Arap harfleriyle itina ederek ayeti yazdı. Ancak Atatürk kasıtlı olarak ayeti yanlış okudu: "Valtin vaiziton..."
Hoca Efendi hemen düzeltti: "Efendim bunun üstünü var, esresi var, şeddesi var, meddi var. Bakınız bunları koyduğumuz zaman aslı gibi okunur."
İşte burada Atatürk'ün amacı netleşti. Aynı ayeti etraftaki kişilere okuttuğunda, herkes farklı bir şey söyledi. Arap alfabesinin sesli harfleri göstermemesi, okuma konusunda ciddi karışıklıklara yol açıyordu.
Latin Alfabesinin Üstünlüğünü Gösteren Karşılaştırma
Atatürk, kalemi Hoca Efendinin elinden aldı ve aynı ayeti yeni Türk harfleriyle (Latin alfabesiyle) yazdı. Ardından şu açıklamayı yaptı:
"Görüyorsun hoca efendi, bu harflerin şeddesi meddesi yok. Hem bak bu harflerle ne kadar kolay ve yanlışsız okunuyor. Biz işte bunu düşünerek ve batı eserlerini de kolayca öğrenebilmek için, bütün cihana lisanımızı kolaylıkla öğretebilmek için Latin harflerini kabul ediyoruz. Buna ne dersiniz?"
Bir Din Adamının İnkılaba İnancı
Hoca Efendinin cevabı, reformlara açık bir zihniyetin en güzel örneğiydi: "Çok güzel efendim, çok güzel diyecek bir şey yok, Allah muvaffak etsin..."
Atatürk ayrılırken ricada bulundu: "Sizden Türk yazısını öğrenmenizi isterim."
İnkılaplara inanan bu yaşlı din adamı, birkaç ay içinde yeni harfleri öğrendi. Atatürk'ün kendisine hediye ettiği el yazısının bulunduğu küçük kâğıdı ise hayatının en değerli hatırası olarak sakladı.
Harf İnkılabının Gerekliliği Üzerine
Bu anekdot, Harf İnkılabı'nın neden bu kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor:
- Okuma-yazma kolaylığı: Sesli harflerin açıkça gösterilmesi, okumayı standartlaştırdı
- Eğitimde hızlanma: Yeni alfabeyi öğrenmek, Arap harflerine göre çok daha kısa sürdü
- Batı bilimi ile entegrasyon: Bilimsel eserlerin çevrilmesi ve okunması kolaylaştı
- Okuma-yazma oranında artış: Halk, daha hızlı okur-yazar hale geldi
Sonuç: Bir Reformun İnsani Yüzü
Tekirdağ'daki bu karşılaşma, Atatürk'ün reformlarını halka nasıl anlattığının güzel bir örneğidir. Zorlamadan, ikna ederek, pratik gösterilerle...
Bir hoca efendinin birkaç ay içinde yeni harfleri öğrenmesi ve bu değişimi içtenlikle sahiplenmesi, inkılapların toplumun her kesiminde nasıl karşılık bulduğunun da kanıtıdır.
Bugün rahatça okuyup yazdığımız bu harfler, işte böyle bir vizyonun ve ikna yeteneğinin ürünüdür.
Kaynak: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, "Belgelerle Türk Dili"
Etiketler: Atatürk, Harf İnkılabı, Türk Dili Tarihi, Cumhuriyet Tarihi, Tekirdağ, Latin Alfabesi, Eğitim Reformları

0 Yorumlar