Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Atatürk'ün Fransız Büyükelçisine Verdiği Tarihi Ders: "Sefire Yolu Gösterin!"

Türk diplomatik tarihinin en çarpıcı anekdotlarından biri, Mustafa Kemal Atatürk'ün Fransız büyükelçisine verdiği unutulmaz dersle ilgilidir. Bu olay, genç Cumhuriyet'in onurunu nasıl koruduğunun ve uluslararası alanda nasıl saygınlık kazandığının önemli bir örneğidir.

Larousse Sözlüğündeki Skandal

1931 yılında Fransa'nın en prestijli sözlüklerinden Larousse'da yer alan bir tanım, Türk-Fransız ilişkilerinde beklenmedik bir krize yol açmıştır. "Décapiter" kelimesinin açıklamalarında, Türklere yönelik son derece aşağılayıcı bir ifade kullanılmıştı.

Sözlükte kelimenin anlamları arasında "kazığa oturtmak" gibi vahşi bir eylem tanımlanıyor ve örnek cümle olarak şu ifade yer alıyordu: "Türkler bugün bile esirlerini kazığa oturturlar."

Bu ifade, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin imajına yapılmış ciddi bir hakaretti. Çünkü 1931 yılı, genç Cumhuriyet'in medeniyet yolunda dev adımlar attığı, Batılılaşma reformlarının hayata geçirildiği bir dönemdi.

Atatürk'ün Diplomatik Zekası

Mustafa Kemal Atatürk, bu durumu öğrendiğinde tepkisini en etkili şekilde göstermek için stratejik bir plan hazırladı. Fransız büyükelçisini Çankaya Köşkü'ne yemeğe davet etti.

Büyükelçi, Atatürk'ten böyle bir daveti almanın prestiji ile diğer diplomatlar arasında övündü. Ancak yemek sırasında yaşayacaklarından habersizdi.

Yemek esnasında Atatürk, doğal bir sohbet akışı içinde "décapiter" kelimesinin anlamını sordu. Büyükelçi, bildiği klasik tanımı verdi. Atatürk ise "Kelimenin başka anlamları var mı?" diye sorduğunda, büyükelçi emin olamadığını, sözlüğe bakmak gerektiğini belirtti.

İşte o anda Atatürk, önceden hazırladığı Larousse sözlüğünü getirterek büyükelçinin önüne koydu. Büyükelçi heyecanla okumaya başladı, ancak Türklere hakaret içeren cümleyi gördüğünde şok oldu.

"Sefire Yolu Gösterin!"

Atatürk'ün sorusu kesindi: "Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz, öyle mi sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu?"

Büyükelçi çaresiz bir kaçamak aradı: "Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi'nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok."

Atatürk'ün cevabı anında geldi: "Öyle mi efendim? Siz laik bir ülke olduğunuz için kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul'daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum."

Büyükelçi şoke oldu: "Ekselans, protesto ederiz!"

Atatürk'ün son sözü tarihe geçti: "Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?" diyerek yetkililere döndü ve "Sefire yolu gösterin!" emrini verdi.

Sonuç: Bir Diplomatik Zafer

Bu olayın ardından Fransız hükümeti hemen harekete geçti. Larousse sözlüğü toplatıldı ve yeni baskısında Türklere hakaret içeren cümle çıkarıldı. Fransa'nın laiklik söylemleri bir yana bırakılmış, genç Cumhuriyet'in kararlılığı karşısında geri adım atılmıştı.

Günümüze Düşen Dersler

Bu olay bize önemli dersler verir:

Onur ve kararlılık: Atatürk, ülkesinin onurunu korumak için diplomatik zekasını kullanmış ve kararlı bir duruş sergilemiştir.

Stratejik düşünce: Sorunu açık bir şekilde ortaya koymuş, karşı tarafa çıkış yolu bırakmadan etkili bir ders vermiştir.

Cesaret: Genç bir cumhuriyet olarak büyük bir devlete karşı tereddütsüz tavır almıştır.

Bugün, uluslararası ilişkilerde yaşanan benzer durumlar karşısında bu tarihi anekdot, milli onurun nasıl korunması gerektiğini hatırlatır. Atatürk'ün "Sefire yolu gösterin!" sözü, Türk diplomasisinin altın sayfalarından biridir ve gelecek nesillere ilham vermeye devam eder.


Bu hikaye, Turgut Özakman'ın aktardığı önemli anekdotlardan biridir ve Türk diplomasisinin onurlu duruşunu gösteren tarihi bir belgedir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar