Header Ads Widget

Ticker

6/recent/ticker-posts

Laiklik Neden Gerekli? Atatürk'ün Çadırdaki Tarihi Sorusu

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerlerinden biri olan laiklik ilkesi, bugün hâlâ tartışma konusu olmaya devam ediyor. Peki bu ilkenin arkasındaki mantık neydi? Mustafa Kemal Atatürk neden din ile devlet işlerinin ayrılması gerektiğini düşünüyordu?

Bu sorunun cevabı, Büyük Taarruz öncesi bir çadırda yaşanan tarihi bir anekdotta gizli.

Çadırdaki Tarihi Soru

Kurtuluş Savaşı'nın kritik günleriydi. Büyük Taarruz'dan kısa bir süre önce, Mustafa Kemal Paşa hocaları ve askeri erkânı çadırında topladı. Herkes yerini aldıktan sonra Paşa, dikkat çekici bir soru yöneltti:

"Şer-i şerif üzerine verilen fetvalarda yol bir midir?"

Soruyu daha anlaşılır hale getirerek devam etti: "Yani dinin en büyük temsilcisi, bir dini mesele hakkında iki türlü fetva verebilir mi?"

Hem kumandanlar hem de hocalar aynı cevabı verdiler: "Hayır."

İki Fetva Çelişkisi

İşte tam bu noktada Mustafa Kemal Paşa asıl meselenin üzerine gitti ve şu soruyu sordu:

"O halde nasıl oluyor da İstanbul'daki İstanbul Hükümeti'nin Şeyhülislâmı, benimle hepinizin idamına fetva veriyor da, Anadolu'daki din temsilcisi aksini iddia ve ispat ediyor?"

Çadırdaki herkes suskundu. Çünkü ortada açık bir çelişki vardı. Aynı dinin, aynı meselede iki farklı hüküm vermesi mantıken mümkün değildi. Ama siyasi çıkarlar devreye girdiğinde, din maalesef bir araç haline gelebiliyordu.

Mustafa Kemal Paşa son sözünü söyledi: "Din ile dünya işlerini ayırmalıyız."

Laikliğin Gerçek Anlamı

Bu olay bize laikliğin ne anlama geldiğini net bir şekilde gösteriyor. Laiklik, din düşmanlığı değildir. Aksine, dinin siyasi çıkarlar için istismar edilmesinin önüne geçmektir.

Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan bu çelişki şunu ortaya koyuyordu: Eğer din ile devlet işleri birbirine karışırsa, din bir siyaset aracına dönüşebilir. Bugün bir yönde fetva veren merci, yarın tamamen zıt yönde fetva verebilir.

Diyanet İşleri'nin Kuruluş Nedeni

İşte bu nedenle Cumhuriyet döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Amaç, din işlerinde tek bir merci oluşturarak, herkesin farklı yorumlarla toplumu bölmesinin önüne geçmekti. Bu sayede:

  • Din istismar edilemeyecekti
  • Siyasi çıkarlar için fetva alışverişi yapılamayacaktı
  • Toplum, din adına birbirine düşürülemeyecekti

160 Müftü ve Din Adamının Desteği

Unutulmaması gereken önemli bir nokta var: Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'daki 160 müftü ve din adamı, Mustafa Kemal Paşa'nın ve ordunun arkasında duruyordu. Bu, laikliğin din ile çelişmediğinin en somut kanıtıdır.

İstanbul'daki işgal yönetiminin Şeyhülislâmı idam fetvası verirken, Anadolu'daki gerçek din adamları millet için savaşanların yanındaydı. Bu durum gösteriyordu ki, sorun din değil, dinin siyasete alet edilmesiydi.

Sonuç: Türkiye'de İslam'a En Büyük Hizmet

Esat İleri'nin 1955 yılında Dünya Gazetesi'nde yazdığı gibi: "Türkiye'de İslam'a yapılan en büyük hizmetlerden biri de budur, yani laikliktir."

Laiklik sayesinde:

  1. Din, siyasi oyunların parçası olamaz
  2. İnanç özgürlüğü korunur
  3. Herkes inancını özgürce yaşayabilir
  4. Dini kurallar, devlet politikalarını belirlemez

Mustafa Kemal Atatürk'ün o çadırdaki sorusu, aslında gelecek nesillere bir ders niteliğindeydi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerinden biri olan laiklik, ne din düşmanlığıdır ne de dinsizliktir. Laiklik, dinin korunması ve istismar edilmemesinin garantisidir.


Bu yazı, Esat İleri'nin 10 Kasım 1955 tarihli Dünya Gazetesi'ndeki yazısından esinlenerek hazırlanmıştır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar