Tarih bazen en sıradan anlarda en anlamlı sahnelere tanıklık eder. 1923 yılının Mart ayında Konya'da yaşanan bir karşılaşma, tam da böyle bir andı. Gazi Mustafa Kemal Paşa ile okuma yazması olmayan yaşlı bir çiftçinin yolları kesiştiğinde, kimse o günün nasıl unutulmaz bir dostluğun başlangıcı olacağını tahmin edemezdi.
Bir Kucaklaşmanın Hikayesi
Konya Çiftçiler Birliği'nin seçtiği temsilciler arasında olan Abditollu Hacı Hüseyin, diğer çiftçilerle birlikte Gazi'nin huzuruna kabul edildiğinde beklenmedik bir hareket yaptı. Kollarını iki yana açarak samimiyetle "Hoş geldin benim aslan Paşam, hoş geldin yavrum" diyerek Mustafa Kemal'i kucakladı.
Bu saf ve içten davranış, Gazi'yi derinden etkiledi. Beyaz sakallı, nur yüzlü ihtiyarın samimiyeti karşısında duygulandı ve hatırını sordu.
Yaşını sorduğunda Hacı Hüseyin'in verdiği cevap, bir milletin acı tarihini özetliyordu: "Üç oğlandan biri sizlere ömür Çanakkale'de, öteki Sakarya'da şehit oldu. En küçüğü köyde, eker, diker, bize bakar. Sen sağ ol da yavrum, bize baba diyen elbet bulunur."
"Benim Babam Olur Musun?"
Bu sözler üzerine Gazi Mustafa Kemal'in verdiği yanıt, hem Hacı Hüseyin'i hem de tüm Konya'yı duygulandıracaktı: "Bundan sonra ben de sana baba diyeceğim. Benim babam olur musun?"
Eskimiş çuha poturu, yün kuşağı ve yamalı kunduralarıyla yanına bile giremeyeceğini düşünen bu sade köylü, şimdi karşısında milletin kurtarıcısının kendisine "babam olur musun" dediğini duyuyordu.
Haber kısa sürede Konya'nın her yerine yayıldı. Gazetelere geçti. Hacı Hüseyin Ağa, artık Gazi'nin manevi babasıydı.
Latife Hanım'ın Gelini Akife Ana
Bu özel ilişki sadece iki erkek arasında kalmadı. Gazi'nin eşi Latife Hanım da Hacı Hüseyin'in saf ve samimi sözlerinden çok hoşlandı. Ertesi gün Hacı Hüseyin'in eşi Akife Ana da Atatürk Müzesi'ne (o zamanlar Gazi'nin konuk olduğu köşke) getirildi.
Tam bir Anadolu kadını olan Akife Ana, Latife Hanım'ı "gelinim" diyerek kucakladı. Ona işlemeli yün çoraplar ördü. Bu hediye, ailelerin ne kadar kaynaştığının güzel bir göstergesiydi.
"Köşk Dediğin Ne Ki, Deliyi Bağlasan Durmaz"
Hacı Hüseyin Ağa'nın samimiyeti ve tok sözlülüğü her zaman öne çıkıyordu. Bir keresinde Belediye Başkanı onu Ankara'ya götürmüş, Çankaya Köşkü'nü göstermişti. Kendisine "Ankara'yı, Gazi'nin Köşk'ünü beğendin mi?" diye soranlara verdiği cevap efsaneleşti: "Gaç hey len! Köşk dediğin ne ki, deliyi bağlasan durmaz."
Bu söz Gazi'nin kulağına gittiğinde, Mustafa Kemal bu sözden çok hoşlanmıştı. Çünkü o, samimiyete ve doğruluğa her şeyden çok değer veriyordu.
Tarihi Ev Ziyareti: 6 Ocak 1925
1925 yılının Ocak ayında, artık Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal ve eşi Latife Hanım, Konya'nın Sedinler Mahallesi'ndeki mütevazı eve konuk oldular.
Mahallede toplanan kadınlar ve çocuklar heyecanla bekliyordu. Otomobil geldiğinde Hacı Hüseyin kapıya koştu: "Paşa! Çok büyüksün; bizler gibi fukaranın gönlünü almak için fakir evimize geldin. Bizim evimiz seni misafir etmeye lâyık değil. Ama görüyorsun ya! Şu etrafta toplanan analar, hemşireler, ihtiyarlar cümlesinin kalbi seni misafir etmeye hazır."
Bir Köy Evinde Cumhurbaşkanı
İki odadan ibaret, beyaz badanalı, cicimlerle bezenmiş tertemiz bir ev. Tam bir köylü odasıydı. Cumhurbaşkanı sedirin sağ tarafına bağdaş kurarak oturdu. Latife Hanım da diğer köşeye geçti.
Gazi, Akife Ana'yı sol tarafına, Latife Hanım'la kendi arasına oturttu. Akife Ana, Latife Hanım'ın başını okşadıktan sonra elini tuttu ve ateşi olduğunu fark etti. Hemen eşine döndü: "Hacı, bizde güya ev sahibiyiz; sedire geçtik oturduk. Ya sen kalk, ya ben. Misafirlere kahve pişirelim."
Kadayıf Hikayesi
Ziyaret sırasında Latife Hanım, Akife Ana'ya kadayıf hikayesini sordu. Akife Ana, Ramazan ayında Hacı'nın nasıl kadayıf bahanesiyle onlara kızmak istediğini ama sonunda gülüşüp barıştıklarını anlattı. Kaynanası "Hadi oğlum, hadi! Sende avrat döğecek göz yok! Boşuna kadaiften de oldun!" demişti.
Bu samimi anlatım, ev sahipliğinin sıcaklığını ve Anadolu ailelerinin yapısını güzelce özetliyordu.
"Türkler Dünyanın En Büyük Milletidir"
Konuşmalar sırasında Hacı Hüseyin'in eşi "Ak Paşam! Biz Türk'üz, köylüyüz, kusurumuzu bağışlayın!" deyince, Gazi'nin verdiği yanıt tarihe not düşülmesi gereken sözlerdi:
"Ne demek, hepimiz Türk'üz! Türkler dünyanın en büyük milletidir. Beyhude yere sıkılacak bir şey yok!"
Latife Hanım da ekledi: "Beğenmemek ne demek? Milletin anasını köylüler teşkil eder. Siz teşkil ediyorsunuz!"
Vedada Duygu Seli
Gazi Paşa ile Latife Hanım evden çıktığında, sokakta kalabalık bir grup toplanmıştı. Kadınlar, genç, ihtiyar, her kesimden insan vardı. Paşa'yı görünce kadınlar sel gibi yaklaştı, etrafını kuşattı. Kimi yüzünü, kimi elini öpüyordu.
Şehit anneleri ağlıyordu: "Paşa! Biz de şehitler anasıyız! Sizi gördük; duramadık! Bundan sonra, ölsek de; gözlerimiz kapalı gitmeyecek! Allah size uzun ömürler versin!"
Hacı Hüseyin Ağa, elinde tülü seccade ve iki çift çorapla gelip Latife Hanım'a hediye etti. Otomobiller uzaklaşırken, tüm mahallenin saf gönlü ve temiz kalbi, büyük misafirlerini selamlıyordu.
Bir Liderin Halk Sevgisi
Bu hikaye bize Atatürk'ün sadece bir asker veya devlet adamı olmadığını, aynı zamanda halkının içinden gelen, onların dertlerini anlayan, samimiyete değer veren bir lider olduğunu gösteriyor.
Hacı Hüseyin Ağa gibi sıradan bir köylüyü "baba" olarak seçmesi, protokol kurallarını aşan bir insanlık örneğiydi. Bu ziyaret, bir Cumhurbaşkanı'nın mütevazı bir köy evinde bağdaş kurup oturabilmesinin, halkıyla arasında hiçbir mesafe olmadığının kanıtıydı.
Atatürk'ün "Türkler dünyanın en büyük milletidir" sözü, sadece o günkü konuklara değil, tüm Türk halkına söylenmiş bir güven telkiniydi. Köylüyü, şehirliyi, herkesi kucaklayan bu anlayış, cumhuriyetin temel felsefesinin bir yansımasıydı.
Bu anı, yıllar sonra bile okuyanlarda derin duygular uyandırmaya devam ediyor. Çünkü burada sadece bir lider-halk ilişkisi değil, gerçek bir insanlık hikayesi var.
Bu yazı, Mehmet Önder'in "Atatürk Konya'da" eserinden ve Ahmet Gürel'in "Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar" kitabından derlenen bilgilere dayanarak hazırlanmıştır.

0 Yorumlar