Gece Yarısı Kaçışın Detayları
1933 yılında Almanya'da yaşayan araştırmacı-yazar Dr. Mete Soytürk, bu tarihi kaçışın detaylarını araştırarak gün yüzüne çıkardı. Alman denizaltı subayı Kurmay Yüzbaşı Herman Baltzer'in ifadelerine göre, 1 Kasım 1918 gecesi saat 21.00 sularında İstanbul'un Tarabya semtinde tarihi bir buluşma gerçekleşti.
Kaptan Yüzbaşı Kagerah komutasındaki Alman denizaltısı, yaklaşık 30 İttihat ve Terakkici'yi Tarabya'dan aldı. Denizaltı, Karadeniz'in karanlık sularında sessizce ilerleyerek 2 Kasım 1918'de Kırım'daki Sivastopol'a ulaştı. Ertesi gün, 3 Kasım'da kaçak grup Alman Amiral Albert Hopman'ın karşısına çıktı.
Ayrı Yollar, Trajik Sonlar
Sivastopol'a vardıktan sonra İttihatçı liderler farklı yönlere dağıldı. Bu ayrılış, her birinin farklı bir akıbetle karşılaşacağının habercisiydi:
Talat Paşa, Almanya yolunu seçti ancak 1921 yılında Berlin'de bir Ermeni militan tarafından öldürüldü. Hayatını adadığı siyasi mücadele, sürgünde trajik bir biçimde sona erdi.
Cemal Paşa da benzer bir sonla karşılaştı. Tiflis'te yine bir Ermeni militan tarafından hayatını kaybetti.
Enver Paşa ise Kafkasya'ya yöneldi ve Pan-Türkist hayallerinin peşinden koşmaya devam etti. Tacikistan'da Sovyet Rusya askerleriyle girdiği çatışmada 1922 yılında şehit düştü.
Mustafa Kemal'in Enver Paşa'ya Cevabı
Enver Paşa'nın hikayesinin belki de en çarpıcı bölümü, Milli Mücadele döneminde yaşandı. 1921 Temmuz ayında, kritik Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde yeğeni Nuri Paşa aracılığıyla Batum'dan Ankara'ya gelmek istedi.
Ancak Mustafa Kemal Paşa'nın cevabı netti ve tarihe geçecek kadar kesin oldu: "Türk milletinin artık maceracılara ihtiyacı olmadığını" iletti. Bu yanıt, eski ve yeni Türkiye arasındaki farkı açıkça ortaya koyuyordu. Kurtuluş Savaşı'nı yöneten kadro, geçmişin hatalarını tekrarlamamaya kararlıydı.
Bir Dönemin Sonu
2 Kasım 1918 gecesi Tarabya'dan ayrılan o denizaltı, sadece birkaç kişiyi değil, tüm bir siyasi dönemi de beraberinde götürdü. İttihat ve Terakki'nin maceraperest politikaları, Osmanlı'yı savaşa sürüklemişti. Şimdi ise liderleri, karanlıkta bir denizaltıyla kaçıyor, ardında yıkık bir imparatorluk bırakıyordu.
Bu kaçış, aynı zamanda yeni bir Türkiye'nin doğuşuna da zemin hazırladı. Mustafa Kemal önderliğindeki Milli Mücadele kadrosu, geçmişin hatalı politikalarından ders çıkararak, millete dayanan, gerçekçi ve kararlı bir direniş örgütledi.
Tarih, bazen en karanlık gecelerde yazılır. 2 Kasım 1918'in o sessiz denizaltı yolculuğu, bir imparatorluğun batışının sembolü olurken, aynı zamanda modern Türkiye'nin doğuşuna da tanıklık etti.

0 Yorumlar